- 3.08.2012 00:00
MALÛM, Orhan Veli “Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma” der.
Havanın kararmış olması kaydıyla dizeleri şu şekilde de telaffuz edebiliriz:
Ahırkapı’ya doğru Köprü’yü göreceksin, sakın şaşırma!
Şaşırma ama ağla! Sonra da dövün! Yakın, bağır ve haykır!
Bir de Tophaneli dağarcığındaki bütün küfürleri savur!
***
ÇÜNKÜ güneş batımına doğru sözkonusu Köprü rengârenk ışıklarla aydınlatılmaya başlatıldı mıydı karşınıza bir hilkat garibesi çıkıyor.
Çingene pembesi mi ararsınız, yoksa çivit mavisi mi?
Kanarya sarısı mı istersiniz, yoksa şerbet kırmızısı mı?
Bu renkler alengirli oyunlarla, cırtlak huzmelerle, yanıp sönen voltajlarla birbirlerinin içine geçiyorlar ki, böylelikle bütün estetik kıstasların içine daha da beter etmiş oluyorlar.
Bu ne menem bir göz adabıdır? Bu nasıl bir uyum terbiyesidir?
Anlayan beri gelsin demeyeceğim, anlayan kendini yukarıdan sulara atsın!
***
KÖPRÜ’deki aydınlatma örneği salı günü burada uzun uzadıya sözünü ettiğim “kitsch” zevksizlikleri yansıtması açısından tam bir abide oluşturuyor.
Abide oluşturuyor ama aynı zamanda da sonsuz sayıdaki diğer “kitsch” zevksizliklerimizin içinde bir virgül, cim karnında bir nokta, deryada bir damla olarak kalıyor.
Hangi birinden söz edeyim?
Önce evlerdeki radyoların, sonra da televizyonların üzerine dantel sermekten başlayan ve mimarisi zaten korkunç derecede çirkin cami kubbelerini yeşile boyamaya uzanan bir yelpazede o kadar çok şey sıralayabilirim ki, değil sütun bütün sayfa yetmez!
Dolayısıyla yukarıdaki emsalle yetinip şu soruyu soracağım:
Türkiye niçin bir “kitsch” çirkinlikler cennetidir?
***
SORUYU kendi ülkemle sınırladım ama aslında denklemi genişletmek gerekiyor.
Zira mazide biraz Japonya’da kalmış ve inanılmaz zevkli estetiklerin hüküm sürdüğü bu Doğan Güneş diyarında bile yine inanılmaz ölçüde “kitsch” gudubete rastlamıştım.
Geleneksel biçimde dekore edilmiş bir “sıradan Japon” evi ne denli uyumluysa, Batılı mobilya ve edevatın girdiği diğer bir “sıradan Japon” mekânı o derece sırıtıyordu.
İspanya seyahatinden getirilmiş kıtıpiyos matador biblosu başköşeye oturtulmuştur.
İtalyan taklidi büfenin üzerine de plastik çerçeveli bir samuray resmi asılmıştır.
***
EH, sanayi ötesi topluma ulaşmış Japonların fakir olduğu söylenemeyeceğine göre Asya adasının“kitsch”ini belki de uygarlıkların kod uyuşmazlığında aramamız gerekiyor.
Başka bir medeniyetin hem nesneleri kullanılmaktadır, hem de hâl ve oluş tarzı örnek alınmaktadır ama onun estetik boyutu hazmedilememiştir. Buradaki yabancılık sürmektedir.
Ancak, Teksaslı bir zengin malikânesinin de “kitsch” curcuna bâbında Tokyo’dakini aratmadığı düşünülürse, demek sorunu uygarlık ayrışımına indirgemek de yeterli olmuyor.
O hâlde büyük harfle zikredilecek “Kültür” kelimesi işte tam burada devreye giriyor ki, bütün ruhi geri planıyla ve bütün tarihî ve sosyal birikimiyle yekparelik kazanmış oluyor.
Muhtemelen de Köprü’deki aydınlatmayı ve diğer “kitsch”lerimizi açıklamaya yetiyor.
***
AKŞAM vakti Ahırkapı’ya doğru Köprü’yü göreceksin, sakın şaşırma!
Gudubet ışıldayacak ve estetik uyumların ırzına geçecektir, yine sakın şaşırma!
Haliç’i atla, işte hemen Tophane: Dağarcığındaki küfür koleksiyonunu sıralayabilirsin!
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap