- 2.01.2015 00:00
DÜNKÜ seçimlerin esas olarak tek bir galibi ve tek bir mağlubu var!
Oysa bunların her ikisi de oylamaya fiilen katılmadı!
İlki, yani muzaffer olan aktör Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır!
Hezimete uğrayan taraf ise PKK, daha doğrusu Kandil karargâhıdır.
Sandığa yansıyan aritmetik ise yukarıdaki olgunun ancak uzantısıdır.
***
ŞÖYLE ki, fizikteki kütle çekimi yasası devreye girdi.
Cisimlerin hacmiyle doğru, merkez uzaklığı karesiyle ise ters orantılı olarak, hadi sildi süpürdü demeyeyim ama, Erdoğan AKP vasıtasıyla yukarıya tırmanırken MHP’yi aşağılara itti.
Muhafazakâr kitlenin milliyetçi damarını da kendi cazibe alanına dâhil etti.
On üç yılda yaratmış olduğu yeni orta sınıfın sadakatini ise pekiştirdi.
Dolayısıyla 1 Kasım 2015 akşamı Türkiye sosyolojisinin geleneksel yapısı biraz daha sağa kaymış bir mecrada netlik kazandı.
***
ÖTE yandan maceraperest, sorumsuz ve ufuksuz PKK aynı şeyi bu defa HDP açısından devreye soktu.
Kandil, savaştan bıkkın Kürt sakinlerin de artık barışa öncelik tanıdığını ve misilleme- karşı-misilleme kısırdöngüsü dâhil şiddete prim vermediğini anlamadı.
Daha doğrusu, köprüleri yakmak siyasetini seçtiğinden kasten anlamak istemedi.
Sözkonusu olgu da, doğal olarak onunla kendisi arasına net çizgi çekmekte zorlanan HDP’nin, haniyse deyimin tam anlamıyla, aynı Kandil tarafından “harcanması” anlamına geldi.
***
O hâlde en önce, sevsek de sevmesek Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek ve Aksaray Kiracısı’nın son derece usta bir stratejist ve taktisyen olduğunu tekrar saptamak durumundayız.
Çünkü pek çok siyasi gözlemcinin sandığının ve pek çok kamuoyu taramasının öngördüğünün aksine,Recep Tayyip Erdoğan 7 Haziran ertesinde tasarladığı ve uyguladığı senaryoyu hayata geçirmekle bir tekrarı değil bir “yeni”yi başardı.
Velev ki sözkonusu “yeni”, baştan beri tasarladığı başkanlık sistemine de jure imkân sağlayacak ölçüde sürpriz içermesin…
Dün akşamda itibaren bunu de facto, yani bilfiil elde etmiş olduğunu söylersek fazla yanlışa düşmeyiz.
Sonrasını ise bilmiyoruz!
***
BİLMİYORUZ ve acaba Cumhurbaşkanı yukarıdaki zaferden sonra eski “balkon konuşmalarını” andırır bir içerik ve üslupla mı hareket edecektir?
AKP seçim sloganındaki “ilk günkü gibi” şiarına uygun bir uzlaşmacılığa ve kapsayıcılığa gerçekten de tekrar kapı aralayacak mıdır?
Kandil’in yenilgisi elini rahatlattığından, İmralı’nın yeniden devreye gireceği “barış sürecini” kaldığı yerden devam ettirecek midir?
Yoksa tam tersine, aynı zaferin “sarhoşluğu” dediğim dedik inat ve kibri daha da körükleyeceğinden otoritarist gidişatı tırmandırmayı sürdürecek midir?
Dün gece bu satırları sıcağı sıcağına yazarken soruları cevaplamak tabii ki mümkün değildi ve yegâne ümit olarak birinci şıkkın gerçekleşmesini temenni etmek kalıyordu.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap