MADEM açık açık savaştan söz ediliyor, o halde bari askerî boyuttan başlayalım.

***

BİR; hangisi olursa olsun her savaşta ilk kural “hedefi küçült” ilkesidir.

Hedefini küçülteceksin, yani hasım addettiğin taraf veya tarafları en aza indirgeyecek ve en dar çerçeveye sığdıracaksın ki, kendi kuvvetlerinin başarı şansı da en zirveye tırmansın.

Zaten iki; yukarıdakine paralel olarak da “cepheni büyülteceksin”…

Başka bir deyişle ittifaklar, dayanışmalar, dostluklar arayacak ve kuracaksın.

En azından, düşmana dönüşme ihtimali mevcut güçleri tarafsız kılmaya çalışacaksın.

***

BU ilkeler kavga tarihi kadar eskidir!

Nitekim Çin’deki Muharip Krallıklar döneminde yaşadığı varsayılan Sun Tzu’nun Harp Sanatıöğretilerinden başlayın…

Peloponez Savaşları’nı anlatan Tukididis’in Atina ve Sparta ittifaklarına uzanın…

Sonra da von Clausewitz’in kurmay derslerini satır be satır çevirin…

Hepsi “hedefini küçült, cepheni büyült” teori ve pratikleri üzerine kuruludur.

Modern örnek olarak da 1. ve 2. Balkan Savaşlarındaki farklı saflaşmayı veya Hitler’in Polonya ve Fransa’ya saldırmadan önce Stalin’le imzaladığı paktı gösterebiliriz.

Peki, şu 2015 Temmuz’unu daha da cehennem kılan savaşta neyi görüyoruz?

Tam tersini!

***

TAM tersini ve sırf kendi kişisel ihtirasından ötürü ülkemizi bu kirli ve bu haksız savaşa sürüklemeye çalışan üst “a-kıl-sız-lık” aynı akılsızlığını bir de askerî planda sergiliyor.

Çünkü yukarıdakinin yüz seksen derece zıddına, “hedefini büyült, cepheni küçült” taktik ve stratejisini uyguluyor.

O hedef ki bir değil, birkaç tanedir!

PKK, IŞİD ve Suriye…

Hattâ geri plan olarak PYD ve İran’ı da katmak gerekiyor.

Eh, hasımlardan hasım beğen… Herkesle kavgalı ve üstelik aynı anda kavgalı bir örneğe ne Sun Tzu’nun, ne Tukididis’in, ne de Clausewitz’in ciltlerinde rastlayabilirsiniz.

***

NİTEKİM cephe de küçük! Ufacık, mini minnacık! Zaten de aslında yok! Zahiri…

Kimse NATO’nun, dolayısıyla ABD’nin hava operasyonlarına cevaz vermesiyle Brüksel ve Washington’un Ankara’yı “desteklediği” zehabına kapılmasın!

Zira ışık yeşil değil olsa olsa sarı yandı.

Bu sönük huzme de sırf sözümona müttefik Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü açması ve IŞİD’e karşı nihayet “davranması” için başımın gözümün sadakası olsun kabilinden yakıldı.

Yani neresinden bakarsanız bakın, üst “a-kıl-sız-lı-ğın” savaşı bile genel savaş teori ve pratikleriyle tamamen çelişiyor.

***

ÇELİŞİYOR, çünkü aynı üst “a-kıl-sız-lı-ğın” gözünü öyle bir iktidar hırsı ve öyle bir “ben” egosu bürümüş ki savaşların ne teorisini, ne pratiğini, ne de tecrübesini umursuyor!

Her şeyi yapabilir ve zaten de yapıyor!

Dolayısıyla buradan itibaren “üst akıl” olgunluğuyla davranması gereken taraf onun hasım addettiği ve bellediği bütün kesimlerdir!

Yani hedefi küçültmek ve cepheyi büyütmek artık bizzat hasımların işidir ki, üst “a-kıl-sız-lı-ğın” tırmandırmaya çalıştığı savaş yine bizzat genel savaş ilkeleriyle önlenebilsin.

Anlatabildim mi?

hadiuluengin@taraf.com.tr