Kartlar karılırken

  • 17.07.2015 00:00

 KAZAN- kazan deyiminin aşağıdaki gelişmeden daha cuk oturacağı bir yer az bulunur.

Önceki gün Viyana’da imzalanan ve İran’ın nükleer silahlanma programını en azından şimdilik rafa kaldıran antlaşmayı kastediyorum.

Nitekim bütün taraflar “tarihî” ifadesini kullandılar. Kullanmayı da sürdürüyorlar.

Bir kere, yeniden uluslararası camiaya dâhil edileceği ve ambargodan kurtulacağı için Tahran’da tam bir bayram havası esiyor. Başkent ahalisi sevinci sokak kutlamalarına vardırdı.

Diğer tarafta ise ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan ve “Beş, artı Bir” diye anılan “muhatap imzacı” ülke liderlerinin de ağzından bal akıyor.

Hakikaten iyimser bir hava esiyor ama yine de akordu bozan iki ses var:

***

BİRİNCİSİ İsrail! Burnundan soluyan Binyamin Netanyahu da “tarihî” sıfatını kullandı ama bunu tam aksi anlamda, “tarihî yanlış” deyimiyle ifade etti.

Her hâlükârda da Viyana Uzlaşması’nın Tel Aviv’i bağlamadığını ve Siyonist Devlet’in gerekli gördüğü takdirde “tedbirlerini uygulamaktan çekinmeyeceğini” duyurdu.

Bibi” böyle bir delilik yapar mı? Umalım ki lâfta kalsın ve fiiliyata geçmesin…

***

İKİNCİ “hoşnutsuz tarafı” ise Suudi Arabistan oluşturuyor!

Gerçi Riyad Farsî ülkeye bir nezaket ve tebrik telgrafı gönderdi ama duy da inanma!

Çünkü malûm, Vahabi Krallık Şii İran’ı kendisine baş rakip addediyor. Dolayısıyla da Washington- Tahran normalleşmesine baştan beri hiç mi hiç iyi gözle bakmıyor.

Nitekim aynı Riyad aynı Washington’un arzusu hilafına ve oldubittiye getirerek Yemen’e müdahale etmekle ABD yörüngesinden bağımsızlaştığının işaretini zaten vermişti.

Bundan böyle, diğer Sünni devletleri de yanına çekmeye çalışarak anti- İran cepheyi daha çok pekiştirmeye çalışacağını öngörürsek fazla bir yanlışa düşmüş olmayız.

Ama esas öngörmemiz gereken noktayı aşağıdaki olgu oluşturuyor:

***

O da şu ki, bazı yandaş akıldaneler de dâhil bizdeki her boydan ve her soydan ulusalcı cahillerin iddia ettiğinin aksine, ABD Ortadoğu’daki konumunu pekiştirmeye çalışmıyor.

Tam tersine, bölgeden tedricen uzaklaşmak; yahut varlığını mümkün mertebe aza indirgemek; hiç olmazsa “birinci derecede müdahil olmak” konumundan sıyrılmak istiyor.

Bush’un 2. dönemiyle birlikte çöpe atılmış olan BOP sevdası zaten bir yana…

Buradaki hayati unsuru hanidir “Obama doktrini” diye adlandırılan ve Afganistan ve Irak’ı da içine katmak kaydıyla sorumluluğu bizzat yöre devletlerine devretmeyi öngören Beyaz Saray stratejisi oluşturuyor.

Nitekim de önceki gün Viyana’da imzalanan “tarihî antlaşmayı” aslında sözkonusu doktrinin çok önemli bir uzantısını olarak değerlendirmek gerekiyor.

Başka bir deyişle Obama diplomasisi hipotezini, zaten büyük bir imparatorluk geleneğinden süzülen İran tekrar milletler camiasına dönmekle, yukarıdaki sorumluluğa uygun davranacağı ve maceracılıktan uzak duracağı hesabı üzerine kuruyor.

***

HESAP tutar mı, tutmaz mı? Müneccim değiliz ve şimdiden mutlak cevap veremeyiz.

Ancak şu kesin ki bundan böyle hiç olmazsa belirli bir “tecrübe dönemi” boyunca hem İran Ortadoğu siyasetinde daha önemli yer tutacak, hem de ABD aynı Ortadoğu’da tedricen ikinci plana geçmek stratejisini uygulayacak.

Peki de fena hâlde savruk ve helâk Türk dış politikası tüm bunların neresinde duruyor?

Doğrusu burada müneccimlik bile yetmez! Kartlar karılırken kâh aval aval bakan, kâh inadım inat tutturan bir Türkiye’ye ancak müneccimbaşı fal açabilir…

hadiuluengin@taraf.com.tr

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums