- 6.12.2014 00:00
RUS Novosti ajansı Putin’in Ankara ziyareti arifesinde Akkuyu Nükleer Santrali’ni inşa edecek Rosatom Müdürü Sergey Kiriyenko’nun AA’ya verdiği demeci de tercüme etti.
Şöyle diyor: “Santral teoride en az atmış yıl çalışacak ama gerçekte daha uzun bir süreye yayılacak. İnşaat ve sonrası derken seksen- yüz yıllık bir bağdan söz edebiliriz.”
Şimdilik bu süreyi ve Kiriyenko’nun kullandığı “bağ”kelimesini kenara not edelim.
***
BAŞLAMADAN önce şunu söyleyeyim: Ben atom enerjisine ilke olarak karşı değilim.
Gelişmiş ülkelerde pek bir moda olduğu üzre, ekolojik vehimlerle nükleer santrallere karşı alerji, korku ve nefret körüklemek bana göre zengin şımarıklığından öteye gitmiyor.
Oysa Türkiye’nin böyle bir lüksü yok! Dolayısıyla geç kalındığını bile düşünüyorum.
Öte yandan, genelde Rus teknolojisine son derece ihtiyatla yaklaşmama rağmen yine de önyargılardan hareket ederek Akkuyu’da bu teknolojinin kullanılacak olmasına kesin ve mutlak bir “niet” çekmem sözkonusu olamaz! Böyle bir uzmanlıktan yoksunum.
Kaldı ki aynı tür yeni nesil reaktörlerin kılı kırk yaran ve sonsuz titiz davranan bir Finlandiya tarafından da benimsemesi emniyet açısından yüreğime su serpiyor.
Her hâlükârda, demek ki eğer Rostatom şartları daha elverişliyse Mersin’de elektik üretecek türbinlerin de Rusya menşeli olmasına hiçbir itirazım yok ve olamaz.
Ancak başka bir itirazım var ki diğer hepsini fersah fersah bastırıyor!
***
ÇÜNKÜ dün ısrarla vurguladığım gibi doğalgazda hemen tamamen, petrolde ise kısmen Rusya’ya muhtaç bir Ankara’nın şimdi de nükleer santrali aynı ülkeye inşa ettirtmesi bütün bir enerji sektörünü tek bir “harici el”e teslim etmek anlamına geliyor.
Zaten Kiriyenko’nun yukarıda telaffuz ettiği “bağ” kelimesini siz aslında Türkiye’nin Rusya’ya bağlanması, üstelik de bir asır boyunca bağlanması olarak okuyun.
Varsayalım ki Moskova şu veya bu nedenle vanayı kapattı ve şalteri kaldırdı... Yahut kapatacağına ve kaldıracağına dair şantaj yaptı... O andan itibaren yandı gülüm keten helva!
Yapmaz diye avunmayalım, Ukrayna ve Avrupa örnekleri ortada, yapar mı yapar...
Nitekim de işte bu yüzdendir ki o Avrupa o Rusya’ya olan enerji bağımlılığını asgariye indirgemek için harıl harıl alternatif geliştiriyor. Başka boru ve başka kuyu arıyor.
Hâlbuki Vladimir Putin Ankara’da, aslında aynı Avrupa’nın engellemiş olmasına rağmen Güney Akım projesini kendisinin iptal ettiği palavrasını savurdu. Yutan da yuttu...
Artı, onun yerine Türkiye’de şebeke kurulacağını müjdeleyerek bir parmak bal çaldı.
***
OYSA biz kimiz? Özünde yüz elli yıldır ama hadi en azından San Francisco Antlaşması’nı imzaladığımız yetmiş yıldan beri hangi değerlerin tercihini yapmıştık?
Ve şimdi nereye gidiyoruz? Demek ait olduğumuz ve lafta hâlâ olmak iradesi beyan ettiğimiz Batı’nın önlediği bir proje Rusya tarafından artık bize hediyediye sunulabiliyor?
Demek rotamız öyle kaydı ki, o Batı o Rusya’ya karşı alternatif ararken aynı Rusya’nın aynı Batı’ya karşı bize göz kırpmasına imkân tanıyacak ölçüde hafif meşrep davranıyoruz.
Yani enerjide kendine bağımlı bir Türkiye’nin kaçınılmaz olarak jeo-stratejik, politik ve ekonomik değişimlere de gideceğini öngören Kremlin bir taşla birkaç kuş vurmak istiyor.
Başka bir deyişleÇar Vladimir ve Sultan Erdoğan’ın otokrasi ortaklığı siyasi ve iktisadi ortaklığı da yaratıyor ki, bu günahkâr flört ülkemizi hazin coğrafyalara sürükler.
Vanayı çevirince kombinin çalışmaması riski bizi Sibirya soğuklarında titretir ve butona basınca vantilatörün dönmemesi tehlikesi bizi çöl sıcaklarında kavurur.
Her hâlükârda bu iklimler tekin değildir, zira Rusya’lar tarihi demokrasiye ve sivilliğe en uzak steplerin coğrafyasıdır ki, gelecek bir asır boyunca oralarda gezinmemiz intihar olur!
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap