- 14.08.2013 00:00
BAYRAM trafiğindeki ölü sayısı Türkiye’nin refah toplumu gidişatını tekrar ispatladı.
Yani morgdaki kadavra rakamı zenginleşmedeki orta-üst seviyemizi yeniden teyit etti.
Farkındayım, böyle bir girizgâh pek şom ve pek uğursuz kaçıyor.
Tabut müşterisi arttıkça el ovuşturan bir cenaze levazımatçısı gibi konuşmuş oldum.
Fakat tespitim doğrudur!
***
DOĞRUDUR, çünkü 2. Savaş bitiminden, bilhassa da altın altmışlar denen ve hayat düzeyini hızla tırmandıran 1960’lı yıllardan itibaren Batı da aynı derdi yaşamıştı. Hâlâ yaşıyor
Daha o tarihlerden itibaren ve tıpkı bugün bizde olduğu gibi radyo ve televizyonlar tatil gidiş ve dönüşlerinde bir yandan aman dikkatli olun diye uyarı; diğer yandan da trafiğin hangi kavşak, otoyol veya gişelerde yoğunlaştığına dair anons yapmaya başlamışlardı.
Tabii tatil nihayetinde de ölü ve yaralı bilançosunu geçen senelerle kıyaslıyorlardı.
Sürücülerin kısmen direksiyon terbiyesi edinmesi ve önlemlerin de nispeten caydırıcı olması sayesinde zayiat oranı şimdi biraz geriledi ama öyle ciddi bir iyileşme gerçekleşmedi.
***
YUKARIDAKİ toplumsal olguya yeni sosyolojik lügatte otomobil uygarlığı deniyor.
Club Med’den sonra Roland Barthes buna bir de tatil uygarlığı terimini eklemişti.
Zaten aslında ikisi de aynı kapıya çıkıyor.
Gerçi doğru, şimdi bir de charter uçak medeniyetinden söz edilebilir.
Fakat otomobilin mülkiyetine ve tatilin lüksüne sahip olmak belirli bir refah seviyesini zorunlu kıldığından üçüncüsüne bilet almak aslında diğer ikisini tamamlamaktan öteye gitmiyor
Bu takdirde de, ne denli hazin olursa olsun, Şeker Bayramı’ndaki trafik bilançosu Türkiye’nin sözkonusu düzeye, dolayısıyla uygarlığa yaklaştığının göstergesini oluşturuyor.
O düzey ki bütün dünyada kişi başına düşen kalori, protein, lipid ortalamaları ve buzdolabı, televizyon, telefon, taşıt, bilgisayar, vs. gibi somut ve maddi verilerle hesaplanıyor.
Eh, onların “yan tesirleri” (!) kategorisine giren kanser oranları, yürek enfarktları ve burada da tatil kazaları ülkemizi refah toplumu skalasında üstlere doğru yükseltiyor.
***
SÖZKONUSU genel gidişat bütün modern zamanları bütün dünyada ve bütün rejimlerde belirlemiş olan en temel, en hayati ve en değişmez dürtüdür!
Liberal, komünist, faşist veya teokratik, zıt ideolojiler dahi bu ortak tercihte birleştiler.
Gournay “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” derken de; Lenin sosyalizmi “şuralar, artı elektrik” diye tanımlarken de; Humeyni Peykan marka otomobil üretimini sürdürürken de, daima ve daima geri planda tatil medeniyeti projesini hedeflediler.
Tabii ki Türkiye de aynı rotayı izledi. “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” güftesinden “her eve bir Anadol” kampanyasına, kalkınma maddi refahla eş anlam taşıdı.
Dinî duyarlılığından ötürü belki bugünkü iktidarın maneviliği öne çıkarttığı sanılabilir.
Ama doğru değildir! Ülkemizdeki siyasal İslam da modernist eksende yol almaktadır.
Zaten unutmayalım ki AKP rumuzundaki “K” kalkınma kelimesinin kısaltmasıdır.
Nitekim bizzat bu iktidar partisi refah adını taşıyan diğer bir partiden türemiştir.
Dolayısıyla, Bayram trafiğinden morga giden ölü sayısı, o iktidarın çok ciddi iktisadi başarıları sayesinde otomobil ve tatil uygarlığına hızla geçtiğimizin diğer bir kanıtıdır.
***
PEKİ, genel olarak maddi refah toplumu; özel olarak da bu otomobil ve tatil uygarlığı tercihi insanlık açısından bir ilerleme, bir mutluluk, bir özgürleşme göstergesi midir?
Yanıtı mutlaka ve ancak felsefi ve uhrevi ufuklara açılarak araştırılabilecek bu sonsuz çetrefil soruya belki belki bir nebze cevap kırıntısını başka bir yazıda dile getireceğim.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap