- 31.05.2013 00:00
YAKIN tarihte bayrak simgeselliğini zirveye ulaştırmış iki efsane fotoğraf vardır.
İlki 2. Dünya Savaşı sırasında ve Pasifik muharebeleri sırasında çekilmiştir.
Amerikan piyadeler Japonlardan fethedilen İwo Jima Adası’na sancak dikmektedir.
Diğeri ise yine aynı Savaş nihayetinde fakat Berlin’de negatife düşmüştür.
Burada da üç Sovyet neferi Alman Parlamentosu Reichtag’a orak-çekiçli bayrak asar.
Oysa, mutlaka ve defalarca görmüş olduğunuz bu iki fotoğraf da kurgudur
***
EVET evet, olaylar hakikattir ama merceğe yansıtılan enstantaneler senaryodur.
Şöyle ki, İwo Jima’daki sahne Associated Press muhabiri Joe Rosenthal için yeniden tekrarlanmıştır. Ordu gazetesi Stars and Stripes vasıtasıyla da dünyayı dolaşmıştır.
Fakat hem bayrak boyutu büyütülmüştür, hem de asker sayısı arttırılmıştır.
Öte yandan ikincisi de kurgudur ve buradaki mizansen gerçekten hayli uçuktur.
Çünkü hem Stalin’in hoşuna gitsin diye kadraja Gürcü bir nefer sokulmuştur, hem de askerin bileğinde iki yağma saat gözüktüğü için bunlardan birisi alelacele rötuşla silinmiştir.
Artı, muharebenin bitmiş olmasına rağmen geri plana topçu dumanları eklenmiştir.
Bunları komünizmin çöküşünden sonra ve Berlin’de deklanşöre basmış olan Yevgeni Kaldey’in fotoğrafı açıklamasıyla öğrendik. Arşivden çıkarttığı orijinal negatifi sergiledi.
Ama bu ifşaata rağmen bayrağın sembolizmi zaafa uğramadı ve uğramaz!
***
SEMBOLİZM, çünkü bayrak ulus-devletten bile önce hep simgesel anlam taşıyordu.
Kabile toplumlarından feodal beyliklere daima “kutsal”la donandı ve donatıldı.
Dolayısıyla da her kutsal gibi ve Türkiye’dekinin tam aksine, hiç ayağa düşürülmedi.
Oysa bizde Doktor Johnson’un “alçakların sığınacağı son yer vatanperverliktir” sözüne bir de “alçakların sığınacağı son yer bayrakperestliktir” diye eklemek gerekiyor.
***
ÖYLE, zira ulusalcı taifenin bayrak şarlatanlığı o raddeye ulaştı ki, kaçak inşaatçıların zaptiye yapıyı yıkmasın diye ilk iş çatıya sancak çekmesi dahi artık pek masumane kalıyor!
O ulusalcılar ki, bütün bir milletin ve bütün bir ülkenin ortak simgesi olan bayrağı arkasına saklandıkları bir korunma zırhı ve bir dokunulmazlık muskası olarak kullanıyorlar.
Neo-Nazi Maocusundan ultra-faşist milliyetçisine her boy ve soydan bu demagoglar, çok geniş kitlelerin mukaddes addettiği bayrak ekseninde bin bir provokasyon düzenliyorlar.
Meselâ savaş sülüğü, kan vampiri ve azılı azınlık çığırtkanı olarak Âkil İnsan toplantısını mı basıyorlar? Bayrağı hem güvenlik güçlerinin müdahalesine karşı “ulvi” (!) bir kalkana, hem de katılımcıların barış çağrılarına karşı manevi bir silaha dönüştürüyorlar.
Meselâ Silivri’ye ve Baas’a destek için mi tepiniyorlar? “Bayrağını al gel” çağrısıyla Ergenekon veEsed avukatlığını tüm ulus-devletin simgesiyle özdeşleştirmeye çalışıyorlar.
Hele hele arada bir “hadi öpsene” diye en ilkel komikliği sergiliyorlar ki, elinin körü!
Eh, El Kaide canisinin “Kurân’ı öp” diyerek Şeriat dayatması İslami kimlik açısından ne kadar kıymet-i harbiye ifade ediyorsa, ulusalcının da “bayrağı öp” diye şunun veya bunun niceliğini sınamaya yeltenmesi milli kimlik açısından işte o kadar değer taşıyor!
***
İMDİİ, şu kesin ki kutsalı hayâsızca iğfal eden ulusalcıların muskaya dönüştürdüğü bir bayrak Pasifik ve Berlin’deki foto kurgularıyla bile asla kıyaslanmayacak ölçüde sahtedir.
Çünkü ABD simgesi de, Sovyet simgesi de mutlak bir zaferi temsil etmektedir!
Oysa ulusalcılar kendi mutlak hezimetlerini işte bu muskayla önlemeye çalışıyorlar.
Hayır, Türkiye’nin bayrağı bütün bir millete aittir ve ulusalcıların muska olarak kullanmasına izin verilmeyecek ölçüde değerlidir ki, ulusalcı hırsız elini o kutsaldan çek!
hadiuluengin@taraf.com.tr
http://www.taraf.com.tr/hadi-uluengin/makale-bayrak-mi-muska-mi.htm
Yorum Yap