- 20.02.2013 00:00
HA şükür, Fransız Komünist Partisi bile orak-çekiç simgesine “adyö” demiş!
Daha doğrusu, zaten armasından çıkartmış olduğu fakat üye kimliklerinden hâlâ silmediği alâmet-i farikayı oradan da kaldırmış. Baktım, bu yenisi banka kartlarına benziyor.
ATM’ye sok, şifreyi gir ve hesapta ne kadar bakiye kaldıysa o kadar “solculuk” çek!
***
İŞÇİYİ ve köylüyü simgeleyen bu orak-çekiç 1918’den itibaren armaya dönüşmüştü.
Azılı azınlık Bolşevik Partisi 1917 Kasım darbesiyle Rusya’da iktidarı gasp ettikten bir yıl sonra logo yarışması düzenledi. Çizilen projeler arasında da yukarıdaki tasviri seçti.
Eh, “Büyük Birader” yaptı ya aksini düşünmek mümkün mü?
Lenin’nin kurdurttuğu 3. Enternasyonal’e üye tüm kurumlar da tıpkısını benimsediler.
Hatta kendine “sol” diyen Nazi partisi bile gamalı haçın içine bir tane yerleştiriverdi.
Her hâlükârda o orak-çekiç totalitarizmi estetize etmek hedefinde hayati bir rol oynadı.
İşte FKP’nin dahi caymasını böyle sembolik bir çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
***
NİTEKİM bizim “sol” da (!) bu değerlendirmeyi yapıyor. Bazısı “simge önemli değil” diye tevile çalışıyor. Bazısı da “FKP lâfta komünistti, boş verin” demeye getiriyor.
Ama şu kesin: Renk vermek istememelerine rağmen belli ki bizim “solcular” (!) FKP’nin bile orak-çekici tu kaka etmesine pek bozulmuşlar. “Kızıl yürekleri” (!) kan ağlıyor.
Hakları da yok değil! Zira hem Voltaire dilinin ve kültürünün etkisi; hem de Paris’teki kurumun izafi gücü geçmişte o FKP’yi Türkiye komünistleri için de bayağı kıble kılmıştı.
Dolayısıyla şimdi bizimkiler dizlerini dövmesin de kimler dövsün?
***
OYSA sözkonusu FKP Avrupa’da nispeten kitlesellik kazanabilmiş bütün Bolşevik partiler içinde Moskova’ya en göbekten bağımlı olan ve Stalincilikte en önde giden kurumdu.
Fransevî makyaja rağmen gerçek ipleri Komintern temsilcisi Eugen Fred çekiyordu.
Nitekim öyle olduğu içindir ki başta partinin esas kurucusu Boris Souvarine olmak üzere, SSCB’den biraz farklı düşünmeye cesaret eden her kadro ânında “ajan” damgası yedi.
Zaten Kremlin atamalı Maurice Thorez emir icabı faşizme değil sosyalistlere saldırdı.
Almanlar Fransa’yı işgal edince de kapağı attığı Moskova’dan partinin legale çıkması için Nazilerden izin istenmesi talimatını verdi. Yardımcısı Duclos aman dilenmeye gitti
Dolayısıyla FKP’nin “direniş efsanesi” (!) neden sonra, yani Hitler’in Stalin’le yaptığı antlaşmayı bozup Rusya’ya taarruz etmesi ertesinde biraz biraz gerçeğe dönüştü.
***
ÜSTELİK yukarıdaki Thorez kişi putlaştırılmasında da efendisine tapınmıştı.
Örnek vereyim: 50. yaş günü için bestelettiği marş “İçelim yoldaşlar, içelim/ İçelim Maurice’in şerefine” nakaratını tekrarlar. Sonra da “Stalin ışıldatır yıldızıyla/ Donatır âlemi aşkıyla/ Sosyalizme gider yol,/ Maurice yürütür bayrağıyla” diye uzayıp gider.
SSCB ne yapsa lebbedek baş sallayan bu Paris örgütüne oluk oluk paranın paravan ithalat-ihracat şirketleri vasıtasıyla Sovyetler’den aktığı gerçeğini ise geçiyorum.
Dolayısıyla, sebeb-i hikmeti vefat ettiğinde FKP’nin de tamamen marjinalleşmesi ve adı var cismi yok bir tekaüt kulübüne dönüşmesi tabii ki kaçınılmazdı.
Ama bizim “sol” (!) yoldaşlar hâlâ üye kartlarında duran o orak-çekiç logosuna az çok ümit bağladıklarından, renk vermek istemeseler de bunun bile kalkmasına bozuk çalıyorlar.
***
İŞTE böyle bizim “sol” (!) yoldaşlar! FKP gibi arkaik bir kurumun dahi komünist alâmet-i farikadan vazgeçmesi aslında malumun ilâmından başka anlam taşımıyor.
Ve “adyö” bizim “sol” yoldaşlar, orak-çekiç bile totalitarizmi artık estetik kılmıyor.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap