- 9.02.2013 00:00
İRAN “yüzde yüz yerli” (!) savaş uçağı yapmış!
Hem kamera karşısında sergilediler, hem de yakın plan fotoğraflarını dağıttılar.
Zaten Mahmut Ahmedinecad’da da bir böbürlendi bir böbürlendi ki, sorma gitsin!
***
MEĞER Kahir-313 adı verilen bu Farsî jet şu kadar senedir üzerinde çalışılmasına ve on milyarlarca dolar akıtılmasına rağmen hâlâ istenen performansa ulaşamayan, dolayısıyla da seri imalâtına geçilemeyen Amerikan F-35 Lighting’lerinin pabucunu bile dama atıyormuş.
Alçak irtifada hız, yüksek atmosferde pike ve radar ekranda gizlilik rekoru kırıyormuş.
Yani henüz Rusya ve Çin’in bile üretemediği beşinci kuşak savaş kuşlarına dâhilmiş.
***
ÖYLE ahım şahım değil ama havacılıktan bir nebze anlarım. Hobi uğraşımdır diyelim.
Ve fotoğraflara şöyle üstün körü bir baktım ki, saçımı başımı yolacaktım!
Yahu, gövdeyle tamamen orantısız bu kokpite ancak cüceler sığar.
Hani çocuklar panayır otomobillerine binerler ya, pilot mahalli işte onlara benziyor.
Daha önemlisi, akıcılar mekaniği kuralına göre Kahir-313’ün o kanatlarla bir milim yerden kalkabilmesi imkân ve ihtimal dâhilinde değildir! Fizik yasalarını değiştirmek gerekir.
Entipüften iniş takımları ise olsa olsa bir serçe ağırlığını taşır.
Dolayısıyla aşikâr, tasarımı bile kıtıpiyos bir maketi “yerli uçak” diye yutturuyorlar.
Zaten hemen sonra işin ehli uzmanlar benim fark etmediğim ayrıntıları da işaretlediler.
Açıkçası, yüzde yüz atmasyon bir Acem palavrasının ipliği tam pazara çıktı.
***
HAYIR, İran İslam Cumhuriyeti’ni küçümsemiyorum. Tam tersine!
Köklü bir imparatorluk geleneğinden süzülen ve en parlak Doğu medeniyetlerinden birinin mirasçısı olan Farsî ülkeyi ve insanlarını hafife almak ancak gaflete tekabül eder.
Rejimin niteliği de bu uygarlık ve rafinelik gerçeğini değiştirmez. Değiştirmiyor.
Zaten Taha Akyol’un belirttiği gibi ABD ambargosunun yarattığı zorunluluk o İran’ı birçok tekno-bilimsel branşta ciddi kapasiteyle donattı. Tahran pırıltılı yetenekler yetişiyor.
Kabul ama şu son “yüzde yüz yerli” yalanı daha önceki sayısız riyakârlığın üzerine tuz biber ektiğinden, mizah diye kullandığım “Acem palavrası” deyimi tabii ki hiçbir şekilde Ahmedinejad’ın artık resmileştirdiği “yalancılık politikasını” açıklamıyor. Peki, neden?
***
BENCE, örneğin Nazi Almanya’sı; örneğin komünist SSCB ve burada İslami İran, bu olguyu tüm totalitarizmleri belirleyen “yalan, hakikattir” amentüsüyle açıklamak gerekiyor.
O Nazi Almanya’sı ki, Goebbels’in “mucize silah” propagandasıyla bir yandan kendi kamuoyunu avutmaya, diğer yandan da müttefikleri korkutmaya çalışmıştı. Sonucu biliyoruz.
O komünist SSCB ki arkasına sıfır ekleyerek istatistikleri şişir Allah şişir, her beş yıllık planda hep tarım, sanayi ve tüketim rekorları kırıyordu. Sonucu yine biliyoruz.
Öyle, çünkü hangi rotayı çizerlerse çizsinler şeffaflık ve denetim yoksunu totaliter rejimler varlıklarını sürdürmek ve haklı kılabilmek için kendilerini “güzellemek” zorundalar.
Hem iç bünyeyi, hem de dış âlemi mevcuttan farklı bir niteliğe inandırsınlar ki o iç bünyeyi dizginde tutabilsinler ve o dış âlemi ise “acaba mı” tereddüdüne düşürebilsinler.
***
AMA bir yere kadar! Totalitarizmin “yalan, hakikattir” ilkesi bir yere kadar işliyor.
Mucize silah fos çıkıyor, Nazizm bitiyor. İstatistiğin foyası çıkıyor, komünizm bitiyor.
Ve ihtimaldir ki gün gelecek İran halkının kahir ekseriyeti Kahir-314’ün uçmayan, uçamayan ve asla uçamayacak olan kanatlarını kopartarak bu kahir yalanı da bitirecek!
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap