- 12.10.2012 00:00
NE zaman ki bugün Suriye konusunda pompalanan türden sulhperest hezeyanlar kabak tadı vermeye başlar, eh katakullilere alerjim var, benim de ânında nevrim döner.
Sonra derhal “Liberation” gazetesinin harikulâde bir manşetini hatırlarım.
Latince kökenli dildeki kelime oyununu kasten Türkçeleştirerek tercüme ediyorum:
“Güvercin mi, kuş mu?”
“Güvercin” kelimesini barış simgesi, “kuş” sözcüğünü ise ebleh manasında anlayın.
***
FRANSIZ ceride yukarıdaki başlığı 1980 veya 1981 yılında ve bir milyona aşkın Avrupalının katılımıyla Brüksel’de gerçekleştirilen dev nümayiş ertesinde atmıştı.
Sözkonusu gösteri NATO’nun Yaşlı Kıta’ya yerleştirmek istediği “Pershing 2” ve “Cruise” orta menzilli füzelerinin konuşlandırılmasını engellemek için düzenlenmişti.
Oysa Sovyetler Birliği “SS-20” ve “SS-21” rumuzlu aynı tür silahları zaten çoktan rampalara dizmişti. Bu sayede de hayati bir stratejik üstünlük elde etmişti.
Ortası yok, dolayısıyla iki seçenek kalıyordu.
Ya “caydırıcı denge” kurmak için eşdeğer donanım edineceksiniz; ya da pasifistlerin “ölmektense kızıl olmak evladır” diye sloganlaştırdığı kaderciliği kabulleneceksiniz.
Yani Brejnev ve şürekâsının “korkutarak fethetmek” şantajına teslim olacaksınız.
***
BİN şükür, Batı kendi “güvercinler”inin, yani “kuş”larının avanaklığına direndi.
Ne vakit ki bütün yaygaraya rağmen orta menzilli ABD füzelerinin yerleşimi kesinlik kazandı, o ne, daha düne kadar bin bir tehdit savuran Moskova aniden yelkenleri mayna etti.
Brüksel’in zaten ilk andan beri önerdiği “sıfır seçenek” görüşmelerini paşa paşa kabullendi. Nihayetinde de Cenevre Antlaşması’yla her iki tarafın füzeleri piyasadan çekildi.
Şunu da ekleyeyim: İktidara geldikten sonra Mihail Gorbaçov’un liberalleşmeye yönelmek zorunda kalması önemli ölçüde de yukarıdaki gelişmeden kaynaklandı.
Batı’nın “resti görmesiyle” birlikte, yarışı başlatmış olan SSCB artık ekonomik olarak masrafları karşılayamaz duruma düştü ve dâhili krizin zirveye çıkmasını önleyemedi.
Sizin anlayacağınız, eğer sulhperest “kuşlar”ın dümen suyunda gidilmiş olsaydı hem “Kızıl İmparatorluk” belki bugün hâlâ yaşıyor; hâttâ yine hem belki, Batı Avrupa “Finlandiyalaştırma”denen bir süreçte Moskova güdümüne girmiş olacaktı.
***
ARDINDAN malûm, SSCB’nin tamamen çöküşünden sonra kısmen de olsa bir bölüm Kremlin arşivi gün ışığına çıktı. Ve ne görseniz, beğenirsiniz?
O vakitler bile Bursa’daki sağır sultanın dahi bildiği; her hâlükârda da aynı Brüksel nümayişinde kumpası açıklayan bildiri dağıttığı için Moskova yandaşları tarafından hastanelik derecede dövülmüş olan bu satırlar yazarının haydi haydi bildiği gerçek bir şamar gibi patladı.
Şöyle ki, “barış göstericileri” daha ilk andan itibaren Batı Avrupa komünist partileri vasıtasıyla KGB ve diğer Sovyet “paravan örgütleri” tarafından manipüle edilmişlerdir!
Sulhperestliğin kara veba derecesine ulaştığı Federal Alman Cumhuriyeti’nde ise Doğu Berlin gizli servisi STASI bütün ipleri yine en baştan itibaren elinde tutmuştur.
Yani işin özü, kendilerini “güvercin” sanan iyi niyetli saftirikler aslında kuş yürekli, ama tabii bilhassa“kuş beyinli” avanaklar olarak önlerine atılan yemi afiyetle yutmuşlardır.
Eh, manşetiyle pasifistleri ti’ye almış olan “Libération” gazetesinin dilinde söylersek “bonjur”, o zamanki Alman “barışçılar”ının (!) lisanında söylersek de “guten morgen”!
***
İŞTE aynı katakulli bugün Türkiye’de de Suriye konusunda tekrarlanmak isteniyor ki, bizim “kuşlar”ın içimizdeki Baas 5. Kolu tarafından nasıl “yemlendiğine” yarın geleceğim.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap