- 23.12.2015 00:00
Hendekler, barikatlar sadece Kürt kasabalarında kurulmuyor. Bir de düşüncelerimize, sesimize kendi koyduğumuz barikatlar var. Gerçeğin soğuk yüzünden “korunmak” için; yaşananlara öfkelenip ne diyeceğimizi bilemediğimiz, aklımızla duygumuzun çatışmasından yorgun düştüğümüz için; belki de en çok aidiyetlerimizle hesaplaşma cesaretimiz olmadığı için arkasına saklandığımız barikatlar…
Bomboş cümlelere sığınıyoruz: “Devletin hiç mi suçu yok?”… “gereği ne ise yapın, madem o kadar kudretlisiniz, bu işin ölmek/öldürmek dışında bir çıkış yolunu bulun!”… Ne anlatıyor bu sözler bize? Olanı anlaşılmaz kılmak; sorunu öznesizleştirmek; muhatapsız eleştiriler savurmak… Aslında daha da fazlası; satırın arasından vurguyu dönüp dolaşıp iktidara yapmak, sorumluluğu ve suçu hükümete yüklemek… Yapılan bu değil mi?
PKK’nın istemediği bir barışı iktidarın tek taraflı kurabilmesi mümkün müdür? Özyönetim ilanının aslında bir savaş ilanı olduğunu bilmiyor mu PKK? Peki, neden savaş ilan etti? Demokratik bütünleşme hedefine yürümek için mi?
Bu soruya sağır kalmak niye? Kürtlerin demokratik haklarının tanınmaması mı yarattı hendekleri? Anadilde eğitim mi silahla“özyönetim ilanının” sebebi? Kürtlerin bu ülkenin eşit yurttaşları olduğu Anayasa’da ilan edilsin diye mi başladı bu savaş? Ve yeryüzünün herhangi bir köşesinde herhangi bir iktidar, eline silahı alıp “bu kasabada artık kamu otoritesi benim” diyen bir güce teslim olduğunda meşruiyetini koruyabilir mi? O iktidarın yönetme imkânı kalır mı? Böyle bir ülkede demokrasinin varlığından; seçimlerin öneminden; normların anlamından söz edilebilir mi?
Bu soruları hiç sevmeyenler var. Üzerimize “devlet destekçiliği” sopasını sallıyorlar. Bu ne ahlaksızca bir şantajdır. Bu stratejiyi PKK’nın tepesinde silaha hükmeden bir avuç adam saptadı. Bölgesel ittifaklara, angajmanlara girdiler ve kan dökme kararı verdiler. Bu hesapları teşhir etmek, savaş siyasetine karşı çıkmak neden Kürt halkının yanında olmak değil de, devletin arkasında durmak olsun?
Bugünkü stratejilere itirazı olan PKK kökenli Kürt siyasetçiler de olduğunu biliyoruz. Öyle ahlaksız, öyle ölçüsüz bir yol tutturuldu ki o insanlar bile “Erdoğancılık” la itibarsızlaştırılmak, “devletçi” ilan edilip etkisizleştirilmek isteniyor.
Kimse kimseyi kandırmasın. PKK Ortadoğu’da yeni ittifaklar oluşturdu ve kendi devletini kurmak istiyor. Bugün dökülen kanın nedeni budur. Bunu açık açık söyleme cesareti gösteremeyenler ya da bile isteye gizlemeye çalışanlar kan üzerinden yapılan siyasetin sorumluluğuna ortak olduklarını fark etmiyorlar mı?
“AKP yıkılacaksa Türkiye’nin Suriyeleşmesinde sakınca yok” diye düşünenleri herkes görüyor. Sözüm onlara değil. Sözüm, hakikaten Kürt haklarını önemseyenlere; Kürt halkının bu savaş siyasetine mecbur olmadığını, zarar gördüğünü düşünenlere; PKK stratejisine aklı içtenlikle yatmayanlara. AKP’den asla haz etmeyen, iktidardan gitmesini isteyen; kendilerini solda gören, özgürlükçülük adına konuşan böyle insanlar olduğuna inanıyorum… Eleştirilerinizi öznesizleştirmeyin. “Kurdun dişine kan değdi”, “Türksen gurur dur, değilsen itaat et” gibi pespayelikler için ne desek azdır; hep beraber bağıralım iktidara “bunları önle, yapanları cezalandır” diye. Kitap toplatanlara, gazeteci tutuklatanlara dur diyelim, ses verelim. Ama bu tür rezaletlerin ardına sığınıp PKK’nın kabul edilemez siyasetini perdelemeye dönüşmesin tutumumuz.
PKK’nın savaş siyasetine karşı ses yükseltmek iktidarın yanında olmak anlamına gelmez.
Siyaseti, barışı, Kürt halkının özlemlerini ve yitip gitmekte olan umudu savunmak anlamına gelir…
Yorum Yap