- 19.12.2012 00:00
Yasemin Çongar ve Ahmet Altan’ın ayrılış kararları travmatikti doğrusu. En azından benim hiç beklediğim bir durum değildi bu. İçimde yakaladığım ilk duygu umutsuzluk oldu. Taraf’ın sonunun geldiğini düşündüm ve üzüldüm. Bu üzüntü öyle, çok ulvi “ne olacak şimdi memleketin hâli”,“özgürlük talepleri sahipsiz mi kaldı” mahiyetinde “sosyal içerikli” bir duygu gibi de gezinmedi ruhumda. Çok daha sivil, hayli kişisel bir sıkıntıdan söz ediyorum. Ben şimdi ne okuyacağım? Günümün iki, üç saatinde bu hazzın yerine ne ikâme edeceğim? “Oldu mu yani şimdi!”... İşte böyle bir iç burkulma hâli.
Yazabileceğimi de düşünmedim. Yani, gazete kendini sürdürse de, herhalde ben artık yazamam diye geçirdim içimden. Fakat, “şef” gitti hadi bize de eyvallah falan diyecek yaşları da çoktan geçtik, kazık kadar adamlarız. Ne şefi, ne müridi... Hem zaten Altan da gazeteyi okurlara, yazarlara emanet etmiş. Hepsi bir yana; bu gazeteyi her gün önümüze koyan, onu hayatının merkezine oturtmuş, çok ciddi emek harcayan, canla başla çalışan onca insan var. Bu gazete Yasemin’le Ahmet Altan’ın olduğu kadar onların da gazetesi.
Üç gün boyunca kafamın içinde döndürüp durdum bunları...
Ben Alev Er’i tanımıyorum, fakat Taraf’ı Taraf yapan insanların başında geldiğini biliyorum. Yasemin Çongar ve Ahmet Altan’ın bu gazetenin varlığı ve prestijiyle ilgili etkileri ise çok özeldir. Yasemin Çongar yaklaşık iki yıldır politik makale yazmıyor. Cumartesi günleri harika edebiyat yazılarını takip etmekle yetiniyoruz. Fazla görünür olmamayı seçti o. Fakat uluslararası standartlarda gazetecilik deneyimi olan bir isim ve Taraf’a olağanüstü bir mesai harcıyor. Yasemin benim gözümde gazetenin politik beynidir aynı zamanda. Onun yokluğunu telafi etmek kolay bir iş olmayacaktır.
Ahmet Altan ise Taraf’a ruhunu, duygusunu veren bir yazar. Bu “ruh”, “duygu” sandığımızdan çok önemli bir şey. Ne yapmak istediğiniz evet, önemlidir. Fakat yapmak istediğiniz şeyi nasıl yaptığınız ondan da önemlidir. İşte bu “nasıl”ı Ahmet Altan’ın gerçekten benzersiz kalemi belirlemiştir Taraf’ta. Dostları ve düşmanları çağıran dilin mühürü Ahmet Altan’ın elinde olmuştur. Yeteneği ve cesaretiyle o; Taraf’ın en görünen yüzü, topluma en etkili ulaşan sesi olarak Taraf’la özdeşleşmiştir. Taraf’ın ruhu dediğim şey, büyük ölçüde işte bu karizmadır. Şimdi biz Altan’ın yokluğunda bu ruhun önemini de yeniden keşfedeceğiz.
Bütün bunlar tamam...
Fakat ilk şok geçtikten sonra, insan hayatın sakin, soğuk ama sağlam bilgisine dönüyor. Hayatta doldurulamayacak boşluk, aşılamayacak sınır yoktur. İnsanlık sonsuza kadar kendini aşarak var olacak. Unutulmayanlar; aşılamadıkları, insanlık onların yarattıklarının sınırlarında donup kaldığı için değil, kendi dönemlerinde hayran olunacak değerler ürettikleri için yaşıyorlar insanlık belleğinde.
Bizim gibi şiddet yüklü toplumlarda kahramanlık kültü göründüğünden çok daha kuşatıcı hakikaten. Hepimize orasından burasından bulaşmış. Haksız da değiliz. Her itirazın çıplak şiddetle bastırıldığı bir geleneğin içinden geliyoruz. Başkaldıran sesler çok az. Korku dağları bekliyor. Anlı şanlı okumuşların güç karşısında nasıl kişiliksizleştiğinin sayısız örneği cirit atıyor hayatımızda. Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren medyacıları hatırlatayım size yeter. Böyle bir coğrafyada elbette dürüst ve cesur sesler çok heyecan yaratıyor.
Fakat kahramanların ışığı, mütevazı duruşlara karşı körlük yaratmasın bizde.
Kalanların yazılarını okuyorum Taraf’ta. Gazeteyi yaşatmak için kararlı duruşlarını izliyorum. Çok saygı değer buluyorum bu tavırlarını. Kendilerine güvenlerini bütün kalbimle alkışlıyorum. Olur, olmaz; ama entelektüel tutum bence budur. Eminim gidenler de böyle düşünüyorlardır. “Bu koşullarda yapmayacağım, yapamayacağım” demek başkadır, “bu gazete artık sussun”demek başka. Eminim gazete şu veya bu nedenle susarsa, buna Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Neşe Düzel ve Murat Belge benden daha az üzülmez.
“Misyon bitti” diye kaşık havası tutturanları ise zaten geçiniz... Onların mide bulandırıcı gürültüsüne aşılı bir yerde duruyor bu gazete; okuyucusuyla da yazarıyla da...
Taraf’ın misyonu ancak Taraf isterse biter. Taraf, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi taleplerinin sözcüsü olmayı terk ederse; ilkesel ve vicdani eleştirel tutumunu sulandırırsa biter. Çünkü o zaman“misyonu bitti” korosunun angaje parazitlerinden farkı kalmaz, onlara benzer.
Misyon bitmiş öyle mi?
Sözcü’ye mi geçmiş misyon? Yoksa Cumhuriyet’e mi, Aydınlık’a mı? Belki de Hürriyet, Milliyet,Vatan’da falandır misyon! Yoksa Sabah, Star mı devraldı misyonu? Sol, Birgün, Yurt?
Hakikaten ne okuyacak bugüne kadar Taraf okuyan insanlar bundan sonra? Buna bir cevap verir misiniz?
Ben kalanların gayretini ve cesaretini seviyorum.
Gittiği yere kadar...
ozaltinli@gmail.com
Yorum Yap