- 26.09.2012 00:00
Vahap Coşkun, Emre Uslu ile yürüttüğü tartışmayı Hertaraf sayfalarına taşıdı ve 24-25 eylül tarihli yazılarında görüşlerini etkili biçimde savundu. Emre Uslu’nun ısrarlı biçimde savunduğu tezlerini ise zaten köşesinden takip ediyoruz. Her iki yazar da, Kürt haklarının tanınması ve demokratikleşme adımlarının atılmasında mutabıklar. Ancak, demokratikleşmenin PKK üzerindeki muhtemel sonuçları üzerine bir farklılık ortaya çıkıyor. Uslu, demokratikleşmenin PKK’yı güçlendireceğini ileri sürerken, Vahap Coşkun, demokratikleşmenin şiddet politikalarının meşruiyetini tartışılır kılarak PKK’nın gücünü kıracağını savunuyor.
Gerçekten bu tartışma önemli, çünkü ucu savaşın nasıl sona erdirilebileceğine ilişkin önerilere dayanıyor.
Emre Uslu’nun tezi şu: PKK’nın gücünü ancak etkin işleyen güvenlik politikalarıyla kırabilirsiniz ve bunu yapamazsanız hangi reformları gerçekleştirirseniz gerçekleştirin savaşı bitiremezsiniz. O hâlde Uslu’yu şöyle sadeleştirirsek ona haksızlık yapmış olmayız: Bu savaş, ancak savaşmanın hakkı verilerek bitirilebilir. Önce zafer, sonra teslim alma müzakereleri!
Doğrusu beni de Uslu’nun Kürt haklarını tanımak gerekir önermesinden çok daha fazla bu savaş teklifi ilgilendiriyor.
Ben de, demokratikleşmenin tek başına PKK’yı etkili bir Kürt temsilcisi olmaktan çıkartmayacağına inanıyorum. Fakat bundan asla Uslu’nun önermelerini üreterek “o hâlde savaşa devam” sonucuna varmıyorum. Vahap Coşkun’un bu tartışmada yaslandığı mantık tartışmasız daha sağlam ve ikna edici. Coşkun’un tezlerine ilişkin bir tek uyarım olabilir ki o da yazısında bu noktaya dair dikkatini esirgememiş ; tartışmada “şiddetin politika olmaktan çıkartılması” eksenine sadık kalmak.Sorun PKK’nın bitirilmesi değil, şiddetin siyaset aracı olmaktan tamamen çıkartılmasıdır.
“ PKK var olduğu sürece Kürt sorununda şiddet eksik olmaz” diyenlerdenseniz, size, fazla karamsarsınız ve Uslu’nun gösterdiği yoldan başkasına da kapalısınız demek isterim.
Demokratikleşme PKK’yı güçlendirir tezi oldukça kışkırtıcı. Fakat eksik. Hangi PKK’yı güçlendirir? Silahı, savaşı merkeze koyan PKK’yı mı güçlendirir; ateşkese, müzakereye ve bir plan uyarınca silahı tamamen terk etmeye yönelebilecek PKK’yı mı? PKK’da maksimalist hedeflerle sonuna kadar savaşı savunacak bir damar sanırım eksik olmayacaktır. Ancak PKK, gücünü Kürtleri temsil edebilme kapasitesinden alan canlı sosyolojik bir varlık. İnsan öldürmenin, Kürt gençlerini de ölüme sürmenin anlamsızlaştığı koşullarda şiddetsiz siyaseti savunan bir sağduyu çıkacaktır. Toplumda “neden savaşıyoruz” sorusunun sorulabildiği koşullarda savaşçıların iradesi karşılıksız kalmaya başlar.
Şu alışılmış devlet ezberi PKK’nın değerlendirilmesinde zihinleri etkiliyor sanırım: PKK, dış güçlerin taşeronudur ve içeride Kürtler üzerindeki etkinliği de iknadan çok şiddetin korkutuculuğuyla elde edilmektedir.
Bu bakış, PKK’yı gerçekten anlamanın ifadesi değil. Ona karşı yürütülen mücadelenin propagandif dilini analiz yerine geçirmeye başlamak aldatıcı olur. Şu elbette doğru: PKK uluslararası koşullardan, bölgedeki dengelerden, çatışan güçlerin yarattığı imkânlardan yararlanıyor. Ayrıca temsil etmeye çalıştığı halk üzerinde de kendi tanımladığı “milli çıkarlar” uğruna şiddet mekanizması işletiyor.
Siyasetin gerçeği karşısında propaganda mı yapacaksınız yoksa meseleyi anlayan analizlere mi başvuracaksınız önce buna karar vermek gerek.
PKK’yı sadece taşeron ve Kürtlerin iradesini şiddet eliyle teslim alan bir yapı olarak görürseniz, onun kolay kolay zayıflatılamayacak “milli duygu” temsilini gözden kaçırırsınız. Savaşarak yok etmeyi önerdiğiniz şeyin tarihsel olarak kurulmuş ciddi bir sosyoloji olduğunu görmeyip, onu yukarıdan aşağı işleyen ve okkalıca vurulursa dağılıp gidecek bir “network” olarak tanımlarsınız.
Kanımca, PKK silah zoruyla mağlup edilmeden barış olmaz diyenler yanlış yolu gösteriyorlar.
Demokratikleşmenin PKK’yı zayıflatmayacağını öngörenler haklı olabilirler ama bunun alternatifi savaşarak yok etmek değil.
Silah bırakmadan müzakere olmaz diyenler, eski tanıdık savaş diliyle konuşuyorlar. Türk kamuoyuna caka satıyorlar.
Müzakere zaten ne için yapılır? Silah bıraktırmak için değil mi? Silahı silahla susturamadığımız için konuşmuyor muyuz müzakereyi? Silahı bırakana kadar görüşmeyi reddedecekseniz, savaşı savaşarak bitirmeyi öneriyorsunuz demektir. Bunu yapabilecek gücünüz varsa kan neden akıyor?
Kürt sorununda şiddetin aşılmasını bir network’un dağıtılması olarak tanımlayanlar aslında yeni bir şey söylemiyorlar. Denenmemiş olan üzerine konuşmuyorlar.
Otuz yıldır yapılanı öneriyorlar.
ozaltinli@gmail.com
Yorum Yap