- 29.04.2018 00:00
Referandumla kabul edilen yeni sistemi, bir erken seçim kararıyla, şimdi de fiili olarak uygulamaya başlayacağız.
AK Parti’nin, mevcut durumda ne seçimi kaybetme kaygısı gibi bir sorunu ne de onu zorlayacak bir durum vardı. Tam tersi, onun lehineydi.
Bir kitle partisi olan AK Parti ve lideri, sistemin sıkıntılarını en çok yaşayan iktidarlardan biri oldu. Zira, gerçekten bir şeyler yapmak isteyenlerin, ancak fark edeceği sıkıntılardı bunlar.
Bürokratik engeller, hantal yapı, köhneleşmiş zihniyetle zar zor buraya kadar gelindi. Demokrasinin yerleşmesinin önünde direnen bu alışkanlıklar ve vesayet hamilerinin en korktukları şey alıştıkları düzenin değişmesiydi.
Çünkü o düzende, daima iktidarda kalabileceklerdi. Görünen iktidara gerçekte hiç talip olmadılar. Seçimleri defalarca kaybetmelerine rağmen, bulundukları çizgiden bir milim kaymadılar. Sistem de onların değişmelerini zorlamıyordu.
Hani, “Tek adam” zırvaları var ya, yapılan da bir yansıtmadan öte değil, zira asıl tek adam sistemi, yıllardır onların dayattıkları sistemdi. Görünürde bir demokrasi varken, iktidar küçük bir mutlu azınlık yarattı.
İşte şimdi, iktidarın ellerinden tamamen alınıp artık, farklı kitlelerin eline geçmesinden rahatsızlar. Bunu maskelemek için de günlük sığ polemiklerle kafa bulandırmaya çalışıyorlar.
Ayrıca, Erdoğan’ı takıntı yapmakta haklılar! Çünkü, ilk kez onların maskelerini yırtan, güçlü ve arkasında kitle desteği olan bir siyasetçi var. Vesayet araçlarını da etkisizleştirmeye çalışıp, çeşit çeşit entrikalarıyla dişe dişe mücadeleyi gözü aldığı için, nefret etmekte haklılar.
Büyük resimde yaşanan budur! Fiili olarak uygulamasına geçeceğimiz sistemle, belli bir sınıf, zümre, inanç ya da ideolojinin tek başına iktidar şansı olmayacak. İşte mesele tam da böyle.
Yüzde 50 almak demek, farklı kimlik, inanç ve yaşam tarzına sahip insanların tümünden oy almak demek. Sırf bu yüzden bile, ülkemiz için en ideal sistem olduğunu düşünüyorum.
Çarşaf gibi parti listeleri var. Bunu demokrasi ile açıklamak, her konuda olduğu gibi onu da istismar etmektir. Küçük olsun, benim olsun şark kurnazlığı, birbirinin ayağına basmalar, hayatın ve gerçeklerin çok gerisinde olan birçok tabela partisi var!
Çoğunun ne ülkeye ne de kendilerine faydası var. Bir STK olarak bile etkili olamıyorlar. Kalıplaşmış, sığ ideolojik bakışlar, ergence hayaller, terör ve şiddetten medet ummalar vs….
Bu arada hâlâ ana muhalefetin adayı, yazdığım saatlerde açıklanmamıştı. Kaç yıldır muhalefette ve hâlâ hazır değil. Değil çünkü, bu sistemde mevcut haliyle şansı olmadığını biliyor. Zaten itiraf ediyor.
“Ekonomi bilen, herkesi kucaklayan…” diye ifade ederken, “Bizim içimizde, böyle biri yok, ” demek istiyor. Peki kitlesi, vekilleri, PM üyeleri, akademisyenleri, aydınları, gazetecileri ne yapıyor! Hiç! Oturup, CHP’li olmayan sağda siyaset yapmış CHP adayını bulma yarışındalar.
Arkadaş bir kişi bile sormaz mı, “Sen nesin, niye varsın”. Tam tersi, 5 yaşında çocuk zekasıyla, “Neden herkes bunu soruyor?” diyebiliyorlar. Çünkü, iktidara talip olduğunun farkında değil. Tek dert, Erdoğan’ı devirmek. Sonra! İşte orası meçhul.
Güya, demokrat, aydın ve akademik kariyeri olan köşe yazarlarına bakıyorum; onlar da aynı dili kullanıyor. CHP’ye aday arıyor, İYİ Parti’ye HDP için sorun çıkarma diyor, hatta biri, Mehmet Ağar bile, “Dağda silah yerine ovada siyaset” dedi diye örnek veriyor.
Şimdiden sistem işe yaramış görünüyor! İttifakları, zorunlu kılarak ortak paydada buluşmayı ve dar ideolojik kalıpları aşmayı öğretiyor.
Çalışanın, üretenin ve toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını dikkate alanların kazanacağı bu sistemde, lafla peynir gemisi yürütenlerin şansı olmayacak.
Yorum Yap