- 23.04.2017 00:00
Yaklaşık 3 puanlık bir farkla “Evet” tarafı kazandı. Şimdi, sonuçlardan, parti ve tarafların ders çıkarma vakti.
Partiler dediysem; genelde bunu en çok yapan, AK Parti. Bu özelliğinin, son 15 yıldaki başarısında katkısı olduğu muhakkak.
İsterdik ki CHPde, her seferinde “başardık-kazandık” edebiyatını bırakıp, gerçekçi olup, artık özlemle beklediğimiz muhalefet olmayı başarsın!
Fakat maalesef, olması muhtemel ufak tefek usul hatalarından dolayı, lokal itirazlar yerine bu kez zirveyaptı ve hepten referandumu tanımayacağını açıkladı.
BöyleceKılıçdaroğlu, parti içi muhalefeti susturup özeleştiri yapılmamasınısağlayarak, koltuğunu da garanti altına aldı.
Yeni sistemde CHP, sadece üretenin şansı olduğunu biliyor. Yüzde 25'i korumayı bile seçim başarısı olarak gören bir parti, neden değişimi istesin ki!
Aynı şey HDP ve MHP'den ayrılan kitle için de geçerli. Dolayısıyla, bu sistemi savunmak durumundaydılar.
Bunların dışında AK Parti'nin içinden de “hayır” diyen bir kitle vardı. Kimi FETÖ operasyonlarında oluşan mağdurlardan, kimi parti içi sürtüşmelerden, kimi ANAP dönemine benzer bir takım kirliliğe tepkilerden, kimi de gerçekten getirilen öneriyi yetersiz ya da sakıncalı bulduğundan “hayır” dedi. Az sayıda da CHP'li bazı iş adamları ve üyelerden de “evet” oyu kullananlar vardı.
Sonuçların birbirine yakın çıkması, kesimlerin kendilerini sorgulaması açısından da oldukça yararlı oldu.
AK Parti'ye yakın hatta kurucuları arasında yer alan kimi kalemlerin öneri ve eleştirilerinin dikkate alınmasının yanında; bazı akademisyen ve aydınlarca da sonuçların, “Erdoğan'ın yenilgisi”, “sonun başlangıcı” gibi söylemlerle analiz edilmesi de şüphesiz önemsenmeli.
Olumsuz eleştirilerde Erdoğan'ın başarısızlığı ya da Parti'nin artık inişe geçmesinden duyulan sevinç yerine; en azından muhalefetin yetersizliği, daha iyi seçenekler sunamaması üzerinde durulsa, belki de istedikleri gerçekten olacak!
Muhalefetin kifayetsizliği ortada iken aydınların pencere kenarında oturup dedikodu yapmak yerine, neden yeni oluşumlar için çaba sarf etmediklerini merak ediyorum doğrusu!..
Anket sonuçlarına göre, özellikle ilk kez oy kullanan gençlerin büyük oranda “hayır” dediği tespit edilmiş. Yani, AK Parti öncesini asla tahmin edemeyen bir nesil.
Dolayısıyla, hizmetlerin içine doğmuş, her yeni yapılanın doğal ve olması gereken olduğunu düşünen bir kitle. Muhtemelen bu gençlerin çoğunun ailesi AK Parti'ye oy vermiş, geçmişle bugünü mukayese ederek karar veren kitledir.
AK Parti, yıllarca yok sayılıp, sistemin dışına itilmiş insanların oylarını, onlara değer vermek suretiyle almış; kendini var ederken yoluna çıkan vesayet odaklarıyla mücadele etmiş, iktidarda olmasına rağmen muktedir olmayı hâla da başarabilmiş bir parti değil.
Liderin otoriter kişiliği, sesinin gür çıkması, meydan okumaları bir muktedirlik olarak görülse de daha senesi gelmemiş 15 Temmuz, yüzde 25 oy oranına rağmen, “hop buralar bizden sorulur!” tavrını bırakmayan vesayet sözcüsü muhalefet ve en mühimi, hissedilen kültürel elitizm varken, bunu görmemek, bilinçli bir tercih midir!?
Bir kesim insan (ki bende bunlardan biri olarak),hâla değişimin adresi olarak bu hareketi gördüğümüz için destekliyoruz. Çünkü; muhalefetin değişime zorlamadığı, iyi şeyler için köşeye sıkıştırmadığı bir ülkede AK Parti, doğal hakları iade ederek, düşe kalka, aynı zamanda hizmette de sadece kendisiyle yarışarak fenomen olmuş bir hareket.
Yarattığı zemin sayesinde, “yetinme” yerine daha iyisini isteme iradesini ortaya koyan bir ülkeyiz artık. Ona “Hayır” diyen gençler, bugün onlar için sıradan olan şeylere nasıl hasret olduğumuzu bilemezler.Kürtçe bir ismin bile konulamayacağını, başörtülü annesinin, çocuğunun mezuniyet törenine alınmadığını, su-tüp kuyruklarını, hastane çilesini ve sıradan birçok şeyin eksikliğinin bizdeki travmasını bilemezler.
AK Parti ve özellikle Erdoğan'ın gençlerle ilişkisi, ebeveyn-çocuk ilişkisini çağrıştırıyor. Hani derler ya,çocuk10 yaşına kadar ana-babadan alacağını alır, sonra çocuk üstüne yenilerini koyar. Yeni sosyal çevre, daha iyi eğitim imkânları ve çağın getirdikleriyle, boynuz kulağı geçer.
Genç, otoriteye karşı koyarak kimliğini ispatlar ve birey olma mücadelesi verir. Uzun yıllardır iktidarda olan bir parti, bir an önce genç danışmanlara görev vermeli. Beklentileri, istekleri ve görüşleri hakkında bilgi sahibi olmak için muhatap alınmalı.
İstanbul ve Ankara gibi büyük illerden “hayır” çıkmasının, sosyal, siyasi ve ekonomik tüm nedenleri masaya yatırılmalı.
Öte yandan; “evet” diyenlerin bu tercihi de çantada keklik görülmemeli. Kürtler, bu referandumda büyük oranda “evet” dediler; çünkü her şeye rağmen onları ötekileştiren bu vesayet sisteminde gedik açanın ve yine beklentilerine cevap verecek olanın da Erdoğan ve AK Parti olduğunu biliyorlar.
Aslında, en iyi onlar biliyor…
Yorum Yap