Abartmayın lütfen!

  • 5.02.2017 00:00

 Cumhurbaşkanlığı tasarısı, çeşitli TV kanallarında ve sosyal medyada tartışılmaya devam ediyor. Ancak bu tartışmaların çoğu, niyet okumanın ötesine geçemiyor. Müzmin istemezükçüler, içeriğe bile bakmıyor, AK Parti'den gelen her şey “kabul edilemez” düşüncesiyle, direkt reddediliyor. Dolayısıyla, onlarla herhangi bir konuda tartışmanın imkânı da, gereği de yok.

Asıl şaşırtıcı olan, kendilerini daha demokrat ve aydın olarak tanımlayan bazı kişi, grup ya da partilerin, böyle ciddi ve teknik birikim isteyen bir konuda, şablon cümleler ve niyet okumalarla görüş bildirmesi oluyor.

Facebook sayfama, “ ‘Hayır demek', mevcut sistemden, bürokratik vesayet ve hantal devletten ‘rahatsız değilim' demek olmuyor mu acaba!?” diye bir not düştüm.  Gelen yanıtlarda yukarıda bahsettiğim yaklaşım biçimleri fazlasıyla vardı.

AK Partiyi, hâlâ “şeriatı getirecek” diye suçlayanların yanı sıra; yapılan değişimi, anti demokratik otokrat bir rejime geçiş olarak yorumlayanlar da oldu. 18 maddeden oluşan bir taslak var önümüzde. Buradaki sistem değişikliğini, rejim değişikliği olarak yorumlarken, yönetimde bazı bürokratik engelleri aşmak, yasama ve yürütmenin iç içe geçtiği parlamenter sistemin yerine gelecek olan sistemi, “kişi hak ve özgürlükleri konusunda bir şey getirmiyor” diyerek eleştirmek, insanı hayrete düşürüyor.

Bu grup, güya tartışabileceğimiz bir grup oluyor, müzmin karşıtların yanında. Tasarının, kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili bir düzenleme olmadığını söylemek de, tartışma zeminini maalesef değiştiremiyor. Kulaktan dolma bilgiler ve  sebeplerini bilindiği halde “neden tüm Anayasa değiştirilmiyor” söylemi ve mantığıyla da bir yere varılamaz.

Başka bir sisteme geçilirken, o sistemin özelliklerinden yola çıkarak eleştiride bulunabiliriz. Bir başkan seçiyorsak, bir takım yetkilerin verilmesi, bu sistemin özelliğidir. Hem sistemi değiştirip, hem de “Başkan'a neden bu yetkiler veriliyor” demek de aslında “sürahiye neden su dolduruyorsun” demek olmuyor mu! Hukukçu olan bazı yazarların bile, Cumhurbaşkanına verilmiş olan kararname yetkisini, sistemin bir unsuru olarak görmeyip, yetki gaspı gibi yorumlamaları da enteresan!

Bu konudaki değişikliği bir hatırlayalım:

“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”

İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Haluk Alkan, bu durumu şöyle yorumluyor: “…Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanının yürütme yetkisi alanına giren konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma yetkisini tanıyarak Başkanlık sisteminin mantığına uygun bir çerçeve çizmektedir. Ancak teklifte, bu alanın hangi konuları içerdiğini tek tek saymak yerine (Örn. Brezilya Anayasası), yetkinin sınırlarını doğrudan, anayasa ve kanun alanı ile sınırlamaktadır” Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecek, Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanacak ve Meclis tarafından aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelecektir (…) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, bir yasama yetkisi devri değildir. Yürütme alanında tanınmış, anayasal anlamda asli bir yetkidir ve doğrudan yasama otoritesinin çıkardığı kanunlar ve yapacağı düzenlemelerle sınırlanmış bir yetkidir.”

Doğrusu; tam tersi Meclis'i çalışmaya iten bir sistem gibi duruyor. Her konuda ayak sürüyen muhalefet, artık çalışmak zorunda kalabilir.  Daha iyi nasıl izah edilir bilemiyorum ama buradan bir otoriter rejim ya da başka bir vesayet çıkaranların amacı, tasarıyı kısır retoriklerle boğmaya çalışmak gibi duruyor.

“Eski vesayete karşıyım ama yeni vesayetçilere de “hayır” diyeceğim” diyorsunuz. İyi de bir şeyleri yıkmanın-değiştirmenin yolu karşı bir güç oluşturmayı gerektirmez mi? Bu güzergâhta ne yapılsa yine "başka vesayet" denmesi kaçınılmazdır. Bakılması gereken şey, birçok standartta, savaş açılan statükonun neresinde olduğumuzdur. Sizce de son 15 yılda yaşanan değişim, 80-90 yıla kıyasla, çağ atlanması gibi durmuyor mu! Eğitim sistemi ve bürokratik kurumlarıyla örümceğin ağı gibi her yeri sarmış bir vesayete karşı savaş açmanın ciddiyetinin yeterince anlaşılamadığı görülüyor.

Savaşın ilk yarısında,  korktunuz benimsediğiniz “düşmana” yenilmekten!

Daha bunun “karpuz kesmesi var” durun hele!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums