Başkanlığa Giderken

  • 15.01.2017 00:00

 Müzakereden çoktan vazgeçtik, münazarayı unuttuk, yine tutuştuk münakaşaya…

Münakaşa sözcüğüne haksızlık olur; bacak ısırmak, boyun sıkmak, yumruk ve sille tokat görüntünün tarifi için.

Nereden başlamalıyız tartışmaya ve ölçü ne olmalı? Bu konuda değerli Hocamız Prof. Dr. Atilla Yayla, sosyal medyadaki sayfasında şöyle bir paylaşımda bulundu:

“Çoğu zaman olduğu gibi anayasa değişikliği teklifi saçma sapan şekilde tartışılıyor. Sempati ve antipatiler, kolay genellemeler, karalamalar, küfürler ve suçlamalar ortalığı işgal ediyor. Bence tartışmalar şu başlıklar etrafında yapılmalı:

  1. Yürütmede tek başlılık mı, çift başlılık mı?
    2. Yürütmede istikrar artar mı, azalır mı?
    3. Kuvvetler ayrılığı güçleniyor mu, geriliyor mu, yoksa yerinde mi sayıyor?
    4. Bürokratik vesayetin yeni ataklarının önünün tıkanması mümkün oluyor mu, yoksa bürokratik vesayete yeni şanslar mı tanınıyor?
    5. Siyasi haklar genişletiliyor mu, daraltılıyor mu?
    6. Devletin iktidar alanı genişliyor mu, daralıyor mu, yoksa yerinde mi kalıyor?”

Bunlara başka başlıklar da ekleyip tartışabilmeliyiz. Ancak ne yazık ki, partilileri bırakın bir yana, hukukçular ve akademisyenler dahi, yazılı metni bırakıp yıllardır olduğu gibi niyet okumayı tercih ediyorlar.

Sanki, bu ülkenin tek sahibini kendisi sanan bir partimiz var. Her şeye karşılar. Suya sabuna; ota, çöpe... Muhalefetten tek anladıkları bu. Milli Takoz Partisi!

Hemen her şeyi, “rejime karşı” sunma alışkanlığı ve “yaşam tarzı” geyiğinden hiç sıkılmadılar. Bunlardan bir tayfa ekranlarda besmele çekse, başlarlar “Türkiye, laiktir laik kalacak” tekerlemesine!

Yıllarca bir korku imparatorluğu yaratılmış, bunun üzerine bina edilmiş her tasarruf. Zaman içinde insanlar bu korkuyla yüzleşme cesareti göstermeye başlayınca, durdukları zeminin kaymasından korkanların hırçınlıklarına şahit oluyoruz.

Buna “kutuplaşma” diyor bazıları. Oysa kutuplardan birinin, yıllarca tek kutup karşısındaki sessizliğinin sona ermesidir bu. Fakat yine de ne yazık ki, demokrasinin iki sisteminden biri olan Başkanlık Sisteminin rejim tartışmasına çekileceği kaygısıyla, konuyu Cumhurbaşkanlığı Sistemine getirdiler.

Öyle ya, adı üstünde “Cumhurbaşkanlığı”. Yani; bak diyor Cumhuriyet'e dokunmuyoruz. Bu geri adım bile kesmedi Milli Takoz Partisini ve milletin gözüne baka baka, bu bir “rejim değişikliği” diyebiliyor.  Öncelikle bu bir sistem değişikliği ve ne Cumhuriyetten, ne de demokrasiden vazgeçiliyor.

Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesiyle en azından çift başlılığa bir çözüm arayışıdır bu. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda mevcut sistemde de yürütmenin başı.  Bu durumda, yürütmedeki çift başlılık bugün olmasa bile gelecek yıllarca sorun olacaktır. Çünkü farklı partilerden seçilmiş iki gücün kavgasına tanık olmak da var ve bundan kaybeden kesinlikle ülke olacaktır. Böyle bir garabeti çözecek en makul sistem de Başkanlık veya Yarı Başkanlık'tır.

Demokraside erkler ayrılığı son derece önemlidir.  Bu ne kadar net olursa, demokrasi de o ölçüde gelişir. Ancak, erkler ayrılığının en güçlü olduğu sistem, Parlamenter değil, Başkanlık sistemidir. Fakat, bunun tartışılmasına bile tahammül olmayınca melez bir sistemi geçiş formülü olarak tartışmaya çalışıyoruz.

Şimdi bakalım, bu konudaki maddeler neyi getiriyor.

Kanun teklif etmeye, şu an Bakanlar Kurulu ve vekiller yetkiliyken, yeni tasarıyla sadece vekiller yetkili oluyor.  Yasama üyeleri, mevcut durumda da tasarıyla da yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmi veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler.

Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir (mevcut durum).  Yeni durumda ise, Bakanlar Kurulu metinden çıkarılmıştır. Yeni yasada, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanlar, vekil seçilebilme yeterliliğine sahip olanlar arasından atanır ve görevden alınır. Bunlar yemin ettikten sonra, TBMM üyelikleri sona erer. Böylece yürütme organı, yasamadan ayrışmış olur. Yeni vekil sayısı 600 olacağından, sonuçta eski parlamenter oranı korunmuş oluyor. Sadece KHK yetkisi Cumhurbaşkanına verilir ki, yürütmenin başı olduğundan bu çok ciddi bir değişiklik değil, zaten bu yetki Bakanlar Kurulundaydı.

Kısaca yargıya gelirsek; mevcut durumda HSYK'nın Başkanı Adalet Bakanı ve müsteşarı idi, şimdi yine değişmiyor. Atamalarda da niyet okumanın ötesinde bir şey yok. Baro'nun sayfasından aldığım şu yorum, çok şeyi açıklıyor: “Bu düzenlemenin teknik olarak "yol açtığı" hiçbir etki bulunmamakla birlikte, Anayasa değişikliği teklifinin felsefî ve siyasî arka plânını ortaya koyması bakımından son derece dikkate değer olduğu düşünülmektedir.”

Aslında; Başkanlığa giden bir ara formül gibi duruyor. Seçilen Cumhurbaşkanının yeni tasarıyla görev ve yetkileri netleşirken, kuvvetler ayrılığı da (atamalardaki niyet okumayı yok sayarsak) mevcut sisteme göre daha da belirginleşiyor…

Yeni anayasa paketi önyargısız ve vehimlere kapılmadan münazara edilebilseydi, çok daha iyi bir sistemimiz olacaktı. Yine de parlamenter sistemin daha önünde olduğu görülüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums