Algı kurbanı olmak

  • 31.01.2016 00:00

 Ahlâk, etik, ilke, norm, kural, kaide...

Makro anlamda dünyanın çivisi, mikro anlamda insanın omurgası, fikri anlamda ise her türlü duruşun belkemiği, yani varoluş durumudur bu kavramlar.

İlkçağdan günümüze, çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere, her türlü öğreti veya ideolojiye kadar bu kavramlar, ölçüt olarak daima vardır. Savaşın ve terörün bile bir ahlâkı, genel kabul görmüş geçerli ilkeleri olur.

Örneğin; esir ve ölenlerle ilgili bazı kurallar vardır. Beyaz bayrak taşıyana, sağlık personeline ya da ambulansa ateş açılmaz. Sivil ve savunmasız insanlara dokunulmaz.  Fakat, yukarıda saydığımız kavramları çöpe attıysanız, artık her şey mübâhtır.  “Düşmanı” yenmek için, yalanlar söylenir, gerçekler eğilip bükülür. Her türlü manipülasyon ve algı operasyonuna baş vurulur.  Artık duruş ve tarafımızı belirleyen de bu operasyonlara ne derece maruz kaldığımızdır.

Kalemi iyi arkadaşım, bir yazısında şöyle bir tespitte bulunuyordu:

“Son yılların moda deyimiyle “algı operasyonları”, gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesi olarak da tanımlanan illizyonlar, özellikle siyasal alanda hayatı ve olayları gerçek boyutlarıyla değil, görülen ve gösterilmeye çalışılan yönleriyle algılamamızı sağlar.”

Çok haklıydı tespitinde. Aslında “iyiyi, hakkı, doğruyu isteme” noktasında ortak yanımız olsa da değerli arkadaşımla, iki farklı yerde duruyorduk.  Fakat bu tespitle bir noktada daha buluşmuştuk ki, her birimizin“diğeri” için ifade ettiği bu durumdan, kendimiz için de alacağımız bir ders var mıydı acaba?

Oldukça doğru bir tespitti. Çoğumuzun farkında olduğu ama bunun yetmediği; asıl zor olanın, bu tespitin kendi durduğumuz yer açısından da ne derece etkili olduğuydu. Bunu anlamak için, kendimize soru sormak kolay. Bütün mesele, cevabı bağımsız verip veremeyeceğimizi test edecek son noktanın da yine, duygularımız olması oluyor. Yani; asabiyet bağından tutun, travmalarımız, acılarımız, sevinçlerimiz, umutlarımız, geçmiş ve şu an yaşadığımız duygusal yolculuğumuz. Sanırım sonuçta “algı yönetiminin” hiç etkisinde kalmamanın imkânı yok gibi. Bu arada ideolojik bakış da duygusal bir bakış, bunu gözden kaçırmamak gerekiyor.

Peki böyle bir durumda ne yapmalıyız? Son yıllarda hem avantaj hem de dezavantaj olan, yaygın medya, kitle iletişim araçları, tuhaf bir şekilde hem bu yaraya katkı yaparken hem de merhem olabilir. Burada, tamamen kişisel becerimiz söz konusu. Algı yönetimiyle başa çıkmada ise temel ilke: “Ben de bu kurbanlardan biri olabilirim, öyleyse her şeye hemen inanmasam iyi olur” düşüncesini hep akılda tutmak olmalı.

Çeşitli örneklerden yola çıkalım. Bir bildiride “devlet katliam yapıyor” derken, orada açılan hendekleri, bomba ve mayınları, nişancıları ve birçok silahı görmeyip, üniforması “sivil giysi” olan örgüt üyelerinden sivil diye bahsediyorken, bunun bir alıcısı olduğunu biliyor.

Yine Van’da bir villada, bir askerin vefatı, bir polisin yaralanması ve 12 PKK’lının ölümüyle sonuçlanan operasyonda, bir Kürt arkadaşım; “onlar masum gençler, Devlet öldürdü ve silahları da oraya koydu”demişti. “Nereden bu bilgi” dediğimde, geçmişi anlatıp, devletin bunları çokça yaptığını söylemişti. Peki ya PKK’nın infazları ve devletin üstüne attığı onca cinayeti hatırlattığımda ise, “doğru ama…”. Evet amaaaa vardı ve üstelik bu arkadaşım PKK’dan en çok zarar görenlerden biriydi. Yani; asabiyet bağı, duygusal yakınlık ve devletin geçmişte açtığı yaralar bir türlü yakasını bırakmıyordu. Durum çok derin ve sadece güvenlikçi yaklaşım, PKK’yı büyütür gibi görünüyor. (Bu arada PKK, kendi sitesinde 12 gerillanın öldüğünü açıklamıştı bile)

Bir önemli husus da; neden Kandil, hedefe T.C. Devleti’ni değil de AK Parti ve Erdoğan’ı koyuyor, bunu da tartışmalıyız.

Diğer tarafta ise Devlet’in her yaptığı doğru, her aldığı karar iyidir demek de, derin çetelerin tamamen temizlendiğini ve zihniyette yüzde 100 dönüşüm yaşandığını kabul etmek olur ki bu da doğru değil. Ölen iki kişinin cesetlerinin sürüklenmesi ve duvarlara yazılan “Ne mutlu Türküm diyene” gibi düşünüş yansımalarını hatırlayınız. Ancak; geçmişe göre iyi tarafı, bunların üstüne gidilmesi, o polislerin görevden alınması gibi yaptırımlardır.

Durduğum yerde adil bir devletimin olmasını istiyorum ve sol ideolojinin, her koşulda ilke edindiği karşıtlık hikâyesini de benimsemiyorum. Daima karşıt olduğum tek koşul var: Hak gaspı (bu ayrı bir yazı konusu).PKK’nın öldürdüğü Kürtler için görevden alınanlar var mı acaba ya da hukuki bir yaptırımı?Dolayısıyla denize düşen yılana sarılmasın diye, halkın yaralarına ilaç olup olması gereken tüm adımların, koşulsuz inadına bir an önce atılması gerekiyor.

Aksi halde hepimiz “algı yönetiminin” cinnet geçiren kurbanları olacağız..

guldalicoskun@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums