Sabahları yazı öncesi hazırlığa başladığımda ilk yaptığım iş bütün gazetelerin birinci sayfalarına bakmaktır.

Bu sabah Takvim'in birinci sayfasında güzel bir sürpriz bekliyordu beni.

Haber manşetten büyük puntolarla verilmişti: "Diyanet'ten Alevi açılımı"

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Başbakan Tayyip Erdoğan'a 'Alevi açılımı'yla ilgili bir rapor sunmuştu.

Raporda neler yoktu ki...

Mesela, Din İşleri Yüksek Kurulu adlı yeni bir kurulun oluşması öneriliyordu. Bu yapı ya bakanlık olarak ya da Başbakan Yardımcılığı'na bağlı olarak oluşturulabilirdi. Diyanet bu yapı altında bulunmalı, Aleviler'in de aynı yapıya bağlı kendi diyanetleri olmalı, tüm cemevleri ve dedeler bu yapıya bağlı olarak örgütlenmeliydi. Dedeler, imam, müezzin ve müftü gibi kamu görevlisi sayılmalıydı.

Din İşleri Yüksek Kurulu sadece Aleviler veya Diyanet değil, toplumdaki tüm diğer azınlık inançların ihtiyaç ve sorunlarının çözümü için de çalışmalı, inanç ve ibadet özgürlüğü önündeki tüm sorunların kaldırılması noktasında aktif bir yapıda olmalıydı.

Aleviler'e de kamudan eşdeğer kaynak ayrılmalı, cemevlerinin elektrik, su masrafları ya da dedelere maaş bağlanması gibi konularda sorunların tespiti ve çözümü de yeni kurulacak yapı tarafından sağlanmalıydı.

Raporda, yıllardır tartışma konusu olan cemevlerinin statüsü konusunda da şöyle deniliyordu: "İbadethane tanımını ne devlet ne de Diyanet yapabilir. Hangi inançtan olursa olsun, kişiler ibadetlerini nerede yapıyorsa oraya ibadethane denilebilir. Bu çok doğal. Aleviler cemevlerini ibadethane olarak tanımlıyorsa, karşı çıkmanın gereği yok."

Hele şu son satırları okuyunca, nasıl sevindim bilemezdiniz. Raporu yazana "Hay eline sağlık"diyesim geldi. Yıllardır bizim dediğimiz de buydu işte! Buna bir de zorunlu din dersinin kaldırılmasını kattın mı, tamamdı!

İşin en güzel tarafı da, haberin sonunda "Başbakan Erdoğan'ın da rapora olumlu baktığı"nınbelirtilmesiydi.

Güzel bir övgü ve destek yazısı döşenmek üzere, haberin detaylarını öğrenmek için internete girdiğimde ne göreyim? Haber iki saat önce yalanlanmıştı. Diyanet, "Biz böyle bir raporu ne hazırladık ne de Başbakan'a sunduk" diye açıklama yapmıştı. Üstelik bazı internet siteleri yalanlama haberini "Diyanet: Cemevleri ibadethane olsun demedik" şeklinde vermişti.

Daha beter oldu

Oysa, geçtiğimiz haziran ayında, iki yıldır rafa kaldırılan Alevi açılımının artık yeniden gündeme geleceğini bizzat Başbakan'ın ağzından duymuştuk.

Gezi eylemlerindeki Alevi katılımının oldukça yüksek olmasından hareket eden hükümetin, Alevi kitlelerin hoşnutsuzluklarını gidermek üzere bir hazırlık yaptığını tahmin ediyorduk. Ayrıca, Suriye'deki iç savaş ortamını, Esed'in bu ateşi Türkiye'ye sıçratmak için fırsat kolladığını ve Reyhanlı'da yaşanan faciayı düşününce; bunlara ek olarak aylardan beri kulaktan kulağa dolaşan "Sonbaharda bir Alevi kalkışması bekleniyor" haberlerini de dikkate alınca, Aleviler için artık "zamanın geldiğini" düşünmek son derece normaldi. Bu koşullarda Diyanet İşleri'nden böyle bir çıkış beklemek de normaldi.
Ne var ki, bu yalanlamayla birlikte, sabah bu haberi okumadan önceki durumdan daha kötü bir duruma düşüldü.

Zira yalanlama, varolan umutları kırmakla kalmadı, Diyanet'in cemevlerinin ibadethane olmasına karşı olduğu şeklinde bir algı oluşturdu.

Şimdi yeniden başa döndük...

Döndüğümüz bu noktada hükümet de artık jestlerle daha fazla bir yol alınamayacağını ve insanların temel hakları için ilelebet bekleyemeyeceğini görse iyi olur. Böyle lafta kalan açılımlar zaten mevcut olan güvensizliği daha da artırmaktan başka bir sonuç vermez. Hükümetin karnesindeki samimiyet notu, "açılım" söylemi öncesinden de aşağılara düşer.