Üslup sorunu rejim sorunu haline geliyorsa...

  • 4.06.2013 00:00

 "İktidar, her şeyden önce, ortaya çıkan kitlesel öfkenin Gezi Parkı'nda sökülen beş-on ağaç yüzünden oluşmadığını, bunun bir birikimin patlaması olduğunu görmek zorunda. Peki neyin birikimi bu? Ne zamandır birikiyor" sorusuyla bitirmiştim dünkü yazımı.


Son iki gündür Taksim'i, Beşiktaş'ı, Kızılay'ı ve başka bazı semtleri esir alan şiddet, bu soruyu maskeleyemez; bu sorunun cevabını aramanın hayati önemini ortadan kaldıramaz.

"Biriken öfke" derken, elbette gözü dönmüş bir halde ortalığı yakıp yıkan, kırılmadık vitrin, ATM; tahrip edilmedik araba bırakmayan, AK Parti binalarını ateşe veren şiddet müptelalarının öfkesinden bahsetmiyoruz.

İktidar sözcülerinin, olayların iki ayrı fazını birbirine karıştırarak, cuma ve cumartesi günleri barışçıl ve demokratik gösterilerle muhalefet hakkını kullanan geniş kitleleri anlamaya çalışmak yerine, onların eylemleriyle son iki gündür meydanları işgal eden illegal marjinal grupların şiddet eylemlerini birbirine karıştırıp "işte gördünüz mü; olay marjinal grupların ve onunla işbirliği yapan CHP'nin işi" çizgisinde savunmaya çekilmesi iktidarın olan biteni anlama noktasından hâlâ çok uzak olduğunu ortaya koyuyor. Ne yazık ki, Cumhurbaşkanı Gül'ün "Mesajı aldık" açıklamasına, Nabi Avcı'nın samimi özeleştirisine rağmen durum hâlâ bu...

Meydan okuma, restleşme ve aşağılama

Yazının başındaki "Neyin birikimi bu" sorusuna dönecek olursak...
Cevap için geriye gitmeye gerek yok; sadece şu son iki günde Başbakan tarafından yapılan açıklamalara bakmak bile yeterli. Ne diyor Başbakan?

Hakkında yürütmeyi durdurma kararı olan bir yapı hakkında, "Hukuki süreç ne gösterecek, bakacağız; yeniden tartışacağız" demek yerine, üstüne basa basa "Topçu Kışlası'nı yapacağız, hatta otel de yapacağız; AKM'yi de yıkacağız, Taksim'e cami de yapacağız"diyerek kavgada "yeni cepheler" açmaya kararlı olduğunu ilan ediyor Erdoğan.

Ardından da o malum üslubu ile ekliyor: "Nereye cami yapacağımı CHP'ye ya da bir avuç çapulcuya soracak değilim."

Aynı günün akşamına, hızını alamayıp Fatih Altaylı'yla yaptığı söyleşide ağzına içki koyan herkesi (ki anketler bunun halkın yüzde 40'ı olduğunu gösteriyor) alkolik ilan ediyor.

Bu da yetmiyor, Fas'a giderayak bir zamanlar Erbakan'ın Susurluk protestoları sırasında ışık kapatıp açanları "Glu glu dansı yapıyorlar" diye aşağılamasını fena halde hatırlatan bir biçimde, hoşnutsuzluklarını tencere tava çalarak ortaya koyanları "Tencere tava hep aynı hava" diyerek küçümsüyor, tepkinin hiçbir türlüsünü hiçbir şekilde dikkate almadığını ortaya koyuyor.

İşte bu üslup, birinci tekil şahısla kurulan bu cümleler, Taksim'deki toplumsal patlamanın sebebinin ta kendisidir. Bu dediğim dedik tutum; bu burnundan kıl aldırmayan tavır, bu meydan okuma alışkanlığı; bu restleşme huyu, bu küçümseyici, aşağılayıcı ifadelerdir insanların akın akın Taksim'e akmasına sebep olan...

Başbakan'ın sık sık kendi adamlarını da güç duruma düşürerek hemen her konuda tek yetkili, tek karar sahibi gibi davranmasıdır. Her eleştiriyi "sen kimsin", "sen işine bak" diye püskürtmeyi, her karşı çıkanı "kasıtlı, kötü niyetli, karanlık hesaplar içinde" göstermeyi alışkanlık haline getirmesidir. Farklı olanla en ufak bir empati yapmadan yeni köprüye Yavuz Sultan Selim adını koyması, "Kafası kıyak gençlik-Fatih gençliği" ayırımı yapması, her lafın başında "biz" ve "onlar"diyerek kendisine oy vermeyenleri ötekileştirmesidir.

Yüzde 50 aktif muhalefete geçerse...

Bu satırları okuyanlar arasında "Ne yapalım, Başbakan da böyle biri işte. Biraz fevri, biraz sinirli, biraz eleştiriye tahammülsüz ama o kadar çok artısı var ki, bu kadar kusur kadı kızında da bulunur deyip katlanacağız" diye düşünenlerin çok olduğunu biliyorum.

Ne var ki son olaylar, sorunumuzun "alt tarafı bir üslup sorunu" diye geçiştirilecek bir sorun olmadığını; eğer böyle devam ederse bu üslup sorununun bir rejim sorunu yaratma potansiyeli taşıdığını hepimize göstermiş olmalı.

AK Parti halkın yüzde 50'sinin oyunu alarak iktidar olabilir. Ama diğer yüzde 50'nin tarafsız, kayıtsız ya da pasif muhalif konumdan aktif muhalefete geçtiği koşullarda iktidarda kalamaz. Çünkü böyle bir ülke yönetilemez bir ülke haline gelir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums