- 5.01.2013 00:00
İmralı'yla görüşmeler tahminimizden de hızlı gelişiyor gibi.
Bunca hayal kırıklığından sonra -aman dilimizi ısıralım- bu defa görüşmelerin yeni bir hezimetle sonuçlanmaması için her iki tarafın da işleri çok daha sıkı tuttuğu anlaşılıyor. Baksanıza, daha baştan, her iki tarafın "derin" yapılarının girişecekleri provokasyonlara karşı tedbir bile alınmış:"Muhtemel provokatif eylemlerin görüşmeleri kesmesine izin verilmeyecek" diye karar almışlar.
İşlerin hızlı gitmesi bana Erdoğan'ın bu yılın ilk altı ayında "bu işi bitirmek" niyetinde olduğunu düşündürüyor. Zira hepimizin bildiği gibi yılın ikinci altı ayından itibaren Türkiye 2,5 yıl sürecek bir seçim atmosferine girecek.
Eğer ilk yarıda PKK'nın silah bırakması sağlanabilir ve kan temelli durdurulabilirse, Erdoğan ve AK Parti bu tarihi başarının meyvelerini önlerinde bekleyen üç seçimde de toplayabilir. Ama ilk altı ayda sonuç alınamazsa, artık seçim ortamına girilmiş olur ve PKK'yla müzakere ile seçim çalışmaları bir arada yürüyemez.
Bu elbette siyasi riski büyük bir plan... Zira işler tersine döner, bir hezimet daha yaşanır ve terör örgütü daha da azarsa, bu kez plan geri tepecek ve bu hezimet seçimlerde AK Parti'nin ve Erdoğan'ın zayıf karnını oluşturacak.
Ama görüldüğü kadarıyla Erdoğan bir riski alıyor. Zaten onu lider yapan en temel özelliği de bu değil mi? Risk almak ve Türkiye'nin en dokunulmaz sanılan sorunlarına el atmaya cesaret etmek...
Peki ya CHP ne yapacak?
Benim asıl merak ettiğim, iktidar böylesi riskli bir alanda cesaretle ilerlerken, CHP'nin ne yapacağı...
AK Parti, çıkarılacak yol haritası üzerinde BDP ile ittifak yapabilir.
Ama terörü bitirmek ve gerektiğinde kapsamlı bir af çıkarmak gibi devasa bir işi sadece BDP desteğiyle çözme pozisyonuna düşmeyi siyaseten kaldıramayacağını; BDP ile baş başa kaldığı bir manzaranın ortaya çıkmasını göze alamayacağını biliyoruz.
O yüzden, bugün başlayan görüşme sürecine ve arkasından gelecek siyasi ve anayasal adımlara CHP'nin de destek vermesi olağanüstü önemli.
Peki bu CHP'nin bunu yapması mümkün mü?
Kılıçdaroğlu'nun İmralı ile görüşmelere olumlu baktığını söylemesi beni bir parça umutlandırsa da, CHP'nin bu konuda şimdiye kadar izlediği siyaseti düşündüğümde endişelerim ağır basıyor.
Zira CHP bu konuya şimdiye kadar sadece ve sadece AK Parti'yi zayıflatmak açısından baktı. Kafa yorduğu tek nokta, Kürt sorununun AK Parti iktidarı döneminde çözülmesini engellemek oldu.
Kılıçdaroğlu AK Parti Türkiye'nin boğazını sıkan bu sorunu çözerse onu bir daha iktidardan indirememekten korkuyor. Siyasi rekabeti düşmanlık olarak algılayan ve "düşmanımın lehine olan her şey benim aleyhimedir" mantığına dayanan bu çizgi CHP'yi tarihinde yaşayabileceği en büyük sıçramadan mahrum bırakıyor.
Kazan-kazan ittifakı mümkün
Oysa Kılıçdaroğlu elini taşın altına koymaya ve AK Parti'yle birlikte çalışmaya cesaret etse, elde edeceği politik kazanç şu anki mızmız engelleme politikasından yüz misli fazla olur.
Bu tarihi günlerde, CHP'ye dost olan bütün güçlerin Kılıçdaroğlu'na, rakibini güçsüzleştirmek uğruna kendisini daha da güçsüzleştireceğine, rakibiyle birlikte güçlenme yolunu tavsiye etmesi gerekir.
Tabii, AK Parti'nin CHP'yi birlikte çalışmaya çağırırken takındığı tavır ve üslup da önemlidir bu ittifakın gerçekleşmesinde. Erdoğan, sorunu birlikte çözerlerse, bu başarıyı topluma iki partinin ortak başarısı olarak sunacağı konusunda güven vermelidir Kılıçdaroğlu'na.
Başarının onurunu birlikte taşıyacaklarına da; meyvelerini birlikte toplayacaklarına da inandırmak için elinden geleni yapmalıdır
.
İşlerin hızlı gitmesi bana Erdoğan'ın bu yılın ilk altı ayında "bu işi bitirmek" niyetinde olduğunu düşündürüyor. Zira hepimizin bildiği gibi yılın ikinci altı ayından itibaren Türkiye 2,5 yıl sürecek bir seçim atmosferine girecek.
Eğer ilk yarıda PKK'nın silah bırakması sağlanabilir ve kan temelli durdurulabilirse, Erdoğan ve AK Parti bu tarihi başarının meyvelerini önlerinde bekleyen üç seçimde de toplayabilir. Ama ilk altı ayda sonuç alınamazsa, artık seçim ortamına girilmiş olur ve PKK'yla müzakere ile seçim çalışmaları bir arada yürüyemez.
Bu elbette siyasi riski büyük bir plan... Zira işler tersine döner, bir hezimet daha yaşanır ve terör örgütü daha da azarsa, bu kez plan geri tepecek ve bu hezimet seçimlerde AK Parti'nin ve Erdoğan'ın zayıf karnını oluşturacak.
Ama görüldüğü kadarıyla Erdoğan bir riski alıyor. Zaten onu lider yapan en temel özelliği de bu değil mi? Risk almak ve Türkiye'nin en dokunulmaz sanılan sorunlarına el atmaya cesaret etmek...
Peki ya CHP ne yapacak?
Benim asıl merak ettiğim, iktidar böylesi riskli bir alanda cesaretle ilerlerken, CHP'nin ne yapacağı...
AK Parti, çıkarılacak yol haritası üzerinde BDP ile ittifak yapabilir.
Ama terörü bitirmek ve gerektiğinde kapsamlı bir af çıkarmak gibi devasa bir işi sadece BDP desteğiyle çözme pozisyonuna düşmeyi siyaseten kaldıramayacağını; BDP ile baş başa kaldığı bir manzaranın ortaya çıkmasını göze alamayacağını biliyoruz.
O yüzden, bugün başlayan görüşme sürecine ve arkasından gelecek siyasi ve anayasal adımlara CHP'nin de destek vermesi olağanüstü önemli.
Peki bu CHP'nin bunu yapması mümkün mü?
Kılıçdaroğlu'nun İmralı ile görüşmelere olumlu baktığını söylemesi beni bir parça umutlandırsa da, CHP'nin bu konuda şimdiye kadar izlediği siyaseti düşündüğümde endişelerim ağır basıyor.
Zira CHP bu konuya şimdiye kadar sadece ve sadece AK Parti'yi zayıflatmak açısından baktı. Kafa yorduğu tek nokta, Kürt sorununun AK Parti iktidarı döneminde çözülmesini engellemek oldu.
Kılıçdaroğlu AK Parti Türkiye'nin boğazını sıkan bu sorunu çözerse onu bir daha iktidardan indirememekten korkuyor. Siyasi rekabeti düşmanlık olarak algılayan ve "düşmanımın lehine olan her şey benim aleyhimedir" mantığına dayanan bu çizgi CHP'yi tarihinde yaşayabileceği en büyük sıçramadan mahrum bırakıyor.
Kazan-kazan ittifakı mümkün
Oysa Kılıçdaroğlu elini taşın altına koymaya ve AK Parti'yle birlikte çalışmaya cesaret etse, elde edeceği politik kazanç şu anki mızmız engelleme politikasından yüz misli fazla olur.
Bu tarihi günlerde, CHP'ye dost olan bütün güçlerin Kılıçdaroğlu'na, rakibini güçsüzleştirmek uğruna kendisini daha da güçsüzleştireceğine, rakibiyle birlikte güçlenme yolunu tavsiye etmesi gerekir.
Tabii, AK Parti'nin CHP'yi birlikte çalışmaya çağırırken takındığı tavır ve üslup da önemlidir bu ittifakın gerçekleşmesinde. Erdoğan, sorunu birlikte çözerlerse, bu başarıyı topluma iki partinin ortak başarısı olarak sunacağı konusunda güven vermelidir Kılıçdaroğlu'na.
Başarının onurunu birlikte taşıyacaklarına da; meyvelerini birlikte toplayacaklarına da inandırmak için elinden geleni yapmalıdır
.
Yorum Yap