Duvarlarımız

  • 12.05.2012 00:00

 Son yıllarda Türkiye’de yaşanan değişimde temel bir rol oynayan, aktör olan, –sağdan, soldan– bazen haklı, çoğunlukla da inanılmaz derecede haksız eleştirilere maruz kalan Taraf gazetesinde Halil Berktay’ın başlattığı ve “1 Mayıs 77’de esas olarak kim suçluydu?” tartışması vesilesiyle Taraf’ın –ya da bu toplumun– yüzleşmesi gereken bir mevzu ortaya çıktı.

Sözkonusu mesele, korkunç bir siyasal-entelektüel kültür meselesinin tezahürü... “Kodu mu oturtmaya çalışmak” olarak özetlenebilecek bu kültür bu topluma tam olarak nerelerden girdi, hesaplamak çok kolay değil. Herhalde padişahlık kültürüne kadar gidip, birtakım izler bulabiliriz. Ya daGenç Osman’ı boğduranlarda31 Mart Vakası’nı hazırlayanlardaErmeni soykırımınıtezgâhlayanlarda, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Çankaya ve Ulus’un kulislerinde “temizlik operasyonları” yürütenlerde, CHP-DP (AP) hırlaşmalarında devreye giren yeniden üreme organlarında da işaretleri bulunabilir.

Bu kültürün zamane tezahürünün, modernizmin insanı tanrı yerine koyan kibrinin Kemalist versiyonuna dayandığı söylenebilir. Ve bu Kemalist Türk siyasal kültürünün en önemli özelliği de“ötekilerle” arasında her zaman en radikal bir şekilde kurduğu sınırlar ya da duvarlarinşa etmesidir.


Farklılığa tahammül edemeyen, farklılığı “ihanet” olarak gören bir siyasal kültür
 üreten Türk işi modernizmin veya onun çeşitli versiyonlarının en önemli iddiası “bilimselliği” ya da “aklî”olduğudur. Ve tabii ki “sol” da, “sosyalizm” de bu bilimselliği en fazla taşıdığını iddia eden, “irrasyonel”e, dine, geleneğe mesafe koyan bir siyasal akım ve ideoloji öbekleridir. Bu haliyle de modernizmin ikili düşünce yapılarını bariz bir şekilde üzerlerinde taşırlar.


“Davadan döneni vurun”
larla beslenen, derin devletin taşeronluğunu yapan sağı, Demirelleri, Türkeşleri, “Kanlı Pazar”ları düzenleyen ve “Müslüman” görünümlü yığınları bir kenara bırakalım. 1 Mayıs 77’yi hazırlayan koşullarda sol, Türk modernizmin bilgiçliğinin, ötekilere tahammülsüzlüğün en nadide örneklerini verdi. Sol örgütler amipler gibi bölünürken, sadece“sosyal faşistler”“maocu bozkurtlar”la değil; “orta yolcular”“sovyetikler” ya da“maocular” da kendi içlerinde yani “en yakın oldukları” insanlarla “çatır çatır” çatışıyorlardı (çatışıyorduk yani!). Kopan ya da dışarı atılan her yeni grubun, geride kalanlar tarafından “hain”,“işbirlikçi”“ajan” vb. olarak nitelendirildiği bir ortam sözkonusuydu.

Evet, devletin de bilfiil içine sızdığı (ve tabii ki 1 Mayıs’ı tezgâhladığı) bu “sol hâl” ile şimdiye kadar başarılı veya başarısız, sessiz veya gürültülü bir şekilde, bir yerlerde yüzleşilmeye çalışıldı.

Ancak, hepimizin bir şekilde içinde yüzdüğümüz Türk jakobenizminin, kemalizminin ve tabii ki 70’li yılların solculuğunun dili ya da üslubu bugün, burada, solu hesaplaşmaya çağırırken de aramızda yaşıyor ve bu “üslup”la yüzleşmek pek aklımıza gelmiyor.

Bu dil 80 öncesi solculuğunu eleştirirken de, “yetmez ama evet”i “ihanet” olarak ilan ederken de, her mevzuda yeni bölünmelerimizde karşımıza çıkıyor. Öyle ki düne kadar bir vesileyle yan yana duran, ortak bir dil kurmaya çalışan insanlar, gündeme düşen yeni bir mevzuda, en yakındakilere karşı bile bir anda “ihanetin karşı kamplarına” tam siper yatıyorlar. “Hoşgörüyü” en iyi ihtimalle “tepeden bakmanın bir çeşidi” olarak yorumlayıp, onun yerine “hor görmekten” kaçınmayan bir sipere yatma hâli bu...

Bir daha asla konuşulmayacakmış gibi inşa edilen duvarların mantığı hâkim sağımızda solumuzda...

Ama hayat başka yerlerde bize sürekli olarak “başka bir yol” olacağına dair mesajlar veriyor. MeselaAGOS gazetesinin 4 mayıs nüshasında Emre Ertani’nin haberinde yer alan bir yol...

İstanbul’da Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi öğrencileri 5 mayısta “Anuşabur: Türkiyeli Ermeniler” başlıklı bir etkinlik düzenlediler. Onlar bu etkinliği “Azınlık okulu”statüsüne sahip, ancak adeta “yabancı okul” muamelesi gören liselerden biri olan GetronaganLisesi öğrencilerinin desteğiyle hazırladılar.

“Önemli” diplomalara, titrlere, yaşlara sahip olmayan bu genç insanlar AGOS’a verdikleri röportajda anlatmışlar dertlerini...

Mesela “Kürt ve başörtülü olmasından dolayı öteki olmanın ne olduğunu bilen” Rumeysa’nın dediklerine kulak verin: “Yan yanayız ama aramızda bir duvar var, bunu aşamıyoruz. Çünkü ortada kaldırılması gereken çok ağır bir yük var ve anısal bellek bu kadar ağır bir yükü kaldıramıyor. Biz de bir el verelim, tutup kaldıralım dedik. Hayganuş Yayayı, Silva Tantiği düştükleri o yerlerden kaldıralım dedik.

Ya da Hanne’nin yaşadığı iç hesaplaşma: “Tarihte şu savaş olmuş biz haklıyız, başka bir şey oluş biz haklıyız, yani haklı olan hep biziz. ‘Neden hep biz haklı olalım ki’ diye sordum kendi kendime.”

Müslüman öğrenciler Ermenileri keşfederken, Getronagan Lisesi öğrencileri de bu Müslüman genç insanları tanımışlar. Onların okula girerken başörtülerini çıkarmak zorunda kalmalarına, aynı zamanda onların Ermeni kültürü hakkında sahip oldukları derin bilgiye, mesela Rumeysa’nın oturup Ermenice öğrenmiş olmasına şaşırmışlar (siz şaşırmaz mısınız?).

Şimdiye kadar varolan duvarlar yetmiyormuş gibi, yeni duvarlar inşa etmekte de üstümüze yok. Ancak gencecik insanlar bu duvarları aşmanın yollarını buluyorlar. Ve galiba, ihtiyar polemikçiler ve kavgacı ruhlar bu diyardan el ayak çekmedikçe, daha çok uzun zaman içimiz sıkılmaya, kıyılmaya devam edecek.


ferhatkentel@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums