Şablon

  • 26.11.2011 00:00

“Siyah-beyaz” ikilemi, gerilimi Taraf’a da sirayet etti. Bir hastalık gibi adeta... Her yeri işgal ediyor. Ya oradasınız ya burada...

Şüphesiz, sadece biyolojik varlıklar olmadıkları için, tek başlarına kaldıkları zaman ölüme mahkûm olan ve bu yüzden topluluklar halinde yaşayan insanlar her zaman kendileri için anlamlı dünyalar kurarlar. Ve hayatı yaşamak için, bulundukları hali anlatan “temsiller”, “özetler” üretirler. Bu temsiller ve onu besleyen normlar, değerler, semboller ve diller insanların birlikte yaşayabilmeleri için, bir tür kılavuz niteliği taşırlar.

Bu temsiller insanın, hayatın, insan ilişkilerinin karmaşıklığını basitleştirir; bir düzene ihtiyaç duyan “biz” duygusunu güçlendirir ve bizi “başkaları”ndan ayırır.

Ancak düzen güç ilişkileriyle ortaya çıkar. İnsan topluluklarında daha güçlü olan ve kendi çıkarlarını koruma ve çoğaltma peşinde koşan kesimler, sınıflar, zümreler, birlikte varolmak için gerekli olan “bilgi”yi kontrol etmek üzere her türlü iktidar teknolojisini, manipülasyonu kullanırlar. “Doğru”yu ve “yanlış”ı; “iyi”yi ve “kötü”yü tanımlarlar.

Öte yandan, insan topluluklarındaki tekil insanların birbirleriyle mutlak olarak örtüşmeyen ihtiyaç, dert, çıkar farklılıkları olduğu için, en basit haliyle insanlar başkalarıyla iç içe geçen özellikler taşısa da, aslında biricik oldukları için, “doğru”nun ve “iyi”nin tanımı etrafında müzakere, gerilim ve çatışma sürer. Yani o insan topluluğunda sadece en güçlü görünen kesimler değil, bulunduğu konumu güçlendirmek isteyen her insan da, elinden geldiğince, benzer bir müzakerenin ya da gerilimin parçasıdır. Dolayısıyla, aslında “farklıklar” olduğu için, hiçbir insanın en totaliter yapılarda ve zamanlarda bile başkasıyla aynı olması mümkün olmaz. Bu sayede varolan düzenin ve onun “temsilinin” sorgulanması ve değişim kaçınılmazdır.

Bütün bunlar “normal”dir...

Ancak bu “normal” hâl, bazı durumlarda kâbusa döner. Güçlülerin dayattığı temsil, “doğrular” ve “yanlışlar”, “iyiler” ve “kötüler” deli saçması özelliği sunarlar ve bu saçmalıklarla muhatap olan sıradan insanların feleği şaşar. Güçsüzlükleri ölçüsünde, dayatılan sahteliklere rıza gösterirken, kendilerinin maruz kaldıkları ve teslim oldukları şablonların başkalarına karşı da yeniden üretilmesini içeren korkunç bir “kısır döngü”nün parçası olurlar.

Korkunç bir kısır döngüdür bu!

Bizim memleket bu kısır döngünün namütenahi örneklerinden birine evsahipliği yaptı ve yapmaya devam ediyor. Çıkarlara dayalı bir düzeni kurmak ve sürdürmek ve de güçlülerin ve onların düzenlerinin, yönettikleri “bilgi”nin ne kadar “iyi, güzel, mükemmel, doğru vs. vs.” olduğunu anlatmak için, sürekli olarak birtakım “ötekiler” üretildi ve dışarıda bırakıldı. Maruz kalınan “ilerici-gerici”, “laik-şeriatçı”, “vatansever-hain” (ve daha tonlarcası) gibi ikili, kutuplu tanımlamalar bu memleketin insanlarının ruhuna işledi.

Dün “yetmez ama evet” dediği için “AKP yalakası”, Kürtlerin derdine kulak verin dediği için “bölücü”, Kürt siyasal hareketindeki tekleşmeye dikkat çektiği için “devlet güdümünde satılmış Türk aydını” sıfatlarına layık görülen insanlar bugün hastalığın kaynağı olan şablondan mustarip durumdalar.

Aslında hepimiz, ara renge tahammül edemeyen, üretilmiş olan “iyi” ve “kötü” kimliklerden birine mutlaka ama mutlaka dâhil olunmayı dayatan ve soru sormayı mahkûm eden bir şablonun esiriyiz. Ve bu şablonun yeniden üretimine bizzat katkıda bulunuyoruz.

Kökleri Türk “çağdaşlaşma” projesine kadar inen ama mesela 70’li yılların soluna musallat olmuş olan, ayrıntılardan düşmanlık üretme yeteneğini geliştirmeyi becermiş olan bir zihniyet bugün “soru soran” demokratlara bile sirayet etmiş durumda. Onlar da (yani “biz”) kutuplaşmayı becermiş durumdayız.

Kimimiz sadece “istihbarat bilgilerine” sahibiz, kimimiz sadece cemaatimizi tanıyoruz, kimimiz PKK’dan, kimimiz AKP’den başka bir şey görmüyoruz, kimimiz eline su dökülmeyen teorilere sahibiz... Ve dünyayı algılama kapasitesine sahip olduğumuzu, adeta tanrısal bir kattan baktığımızı düşünüyoruz... Kendimizin “akıllı”, diğerlerinin “saf” olduğunu düşünüyoruz; hepimiz jakobeniz, kemalistiz yani...

Oysa, hiçbirimiz yeteri kadar veriye, bilgiye sahip değiliz ama sağa sola etiket yapıştırmakla meşgulüz..

Nedir bu kibir? Nasıl bir zehirlenmedir bu?

Neyse... bu durum “kader” değil... Tam da bu kutuplaşma diline karşı, bugün saat 15:00’te Tünel’den Taksim’e “Kardeşlik, adalet, barış”, “ölüm değil çözüm” demek için yürüyeceğiz... En azından “şablon mutlak değil” demek için...


ferhatkentel@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums