Yarı-bilgilerin savaşı

  • 2.03.2013 00:00

 Bu yazı biraz haber yazısı gibi olacak...

Geçen günlerde İstanbul Üniversitesi’nde Süreç Araştırma Merkezi ve Hukuk Fakültesi öğrencileri tarafından “ifade özgürlüğü” üzerine bir konferans düzenlendi. Benim katılacağım oturum yapılamadı, daha doğrusu ancak saat 12:00’de başlayabildi; öğleden sonraki ve ertesi günkü oturumlar ise normal bir şekilde devam etti.

26 şubat sabahı heyecanlıydı. Adı “sol” olan bazı örgütlere bağlı bireyler ya da içlerinde tabii ki adlarından başka kendileri de “sol” olan genç arkadaşlar konferansın yapılmasına nazik bir ifadeyle söyleyecek olursak “itiraz ettiler”. Çünkü onlara göre, konferans bir “AKP’liler konferansı”ydı. AKP’nin konferansta izinin olmadığı söylenemez; çünkü Egemen Bağış ve Suat Kılıç da konferansı düzenleyen öğrenciler tarafından davet edilmişlerdi. Bu bakanlar gelmedi, ancak konferansa “itiraz eden” öğrencilere göre diğer konuşmacılar da, mesela Ufuk UrasRoni Marguliesİsmail Beşikçigibi insanlar da “AKP’liydi” ! Dolayısıyla bu itirazcı arkadaşlar konferansın başlamasını engellediler.


Alternatif “ifade özgürlüğü”

Ancak konferansı düzenleyen Süreç Araştırma Merkezi’nden Murat Sofuoğlu’nun sağduyulu inisiyatifi ile “itirazcı” gençlerden üç dört kişi, programdaki konuşmacıların sahnedeki yerlerini aldılar ve konuşmalarını yapmaya başladılar. Aynı zamanda görüşlerini belirtmek isteyenler de uzun bir kuyruk oluşturdular.

Başlangıçta inanılmaz derecede gergin olan ortam, bu vesileyle yumuşadı. Sahne “solcu” gençler tarafından “ele geçirilmiş” olsa da, aralarına muhafazakâr, başörtülü öğrenciler de karıştı. Herkes görüşünü anlattı. Önemli konuşmalar da yapıldı.

Bu konuşmalar arasında bana göre en önemlileri YÖK’ü, AKP’yi ya da üniversite yönetimlerini protesto ettikleri için başlarına her türlü bela (gaz, gözaltı, tutuklanma, disiplin cezası vb.) gelen öğrencilerin anlattıklarıydı. Yani şunu söylüyorlardı: “Mesele ifade özgürlüğüyse, bizim için ifade özgürlüğü nerede?”


Bir başörtülü öğrenci, öncelikle kendisinden önce konuşmuş olan, tutukluluk yaşamış olan öğrencileri çok iyi anladığını söyledi.
 2000’lerin başında nasıl polisten cop yediklerini, geceyi karakolda geçirdiklerini, nasıl başörtülü fotoğrafları kabul edilmediği için ancak Açık Öğretim’e girebildiklerini anlattı. Ama bu lafları, “senin başörtüsünden çok daha önemli sorunlar var” tepkileriyle beğenmeyenler de oldu.

Bu arada bir genç “Silivri’deki yurtseverler, Perinçekler bu salonda olmadığı sürece Türkiye’de ifade özgürlüğünden bahsedilemez!” dedi. Ancak anlaşılan itirazcı öğrenciler arasında da bu bahis pek makbul karşılanmamış olsa gerek ki, alkışlayanların sayısı oldukça düşük kaldı. Karşılıklı muhabbet hâli olsaydı, “Silivri’deki ‘yurtseverler’ arasında Veli Küçükler, Kerinçsizler, yani Hrant’ı öldürtenler falan da var mıdır” diye sorulabilirdi belki ama öyle bir ortam olmadı.

Neyse, uzun lafın kısası, “İfade özgürlüğü konferansı” başka türlü bir performans oldu.

Ancak acıklı olan bir şey vardı. Polis şiddeti, gözaltılar vb. baskıların dile getirilmesinin ötesinde, öğrencilerin büyük çoğunluğunun söylemleri “sloganlar”“toptancı ifadeler” ve“ezberlerle” doluydu. Onların çoğuna göre, hayat “siyah ve beyaz”dan ibaretti. Ve düşmanı “tek”e indirmenin kolaylığını taşıyordu. Onlara göre, düşman AKP’ydi ve AKP’ye şu veya bu şekilde değen, mesela barış görüşmelerinden memnun olup AKP’ye destek veren insanlar da başka mevzularda AKP’yi eleştirseler bile , “otomatik” olarak düşman saflarına yani “AKP canavarına”katılmış oluyorlardı.


Birbirlerini bulanlar

Sonuç olarak, barış için umudun arttığı bugünlerde şurada veya burada savaşın diliniüretmeye devam edenler keşke hayatın karmaşıklığından gelen seslere biraz kulak verseler... Hayatın sadece kendi bildikleri gibi basit olmadığını farkına varsalar...

Aslında “sol” adına “ulusalcılık” yapan, Silivri’yle empati yapanlar, etraflarına biraz dikkatli bakınsalar,Egemen Bağış’ın olduğu söylenen ve Süryanilere dönük olarak sarf edilen şu sözleri aslında kendilerinin de söyleyebileceklerini fark edebilirlerdi: “İsveç ve Avrupa’da Seyfo-soykırım mastürbasyonu yapıp İsveç’in soykırımı tanımasına sebep oldunuz da ne oldu? Neden Pontus Rumlarını da bu işe karıştırarak kışkırtmacılık yapıyorsunuz?”

Yani yarı-bilgiyle, cemaatini her hâlükârda meşrulaştıracak söylemler inşa edenler, kibre, kibirle cevap verenler aslında çok fark yok; etiketinde solcu, sağcı, İslamcı, AKP’ci vb. ne yazarsa yazsın, birbirlerini buluyorlar.

Ve tabii ulusalcılar, cemaatçiler birbirlerini bulurken, hayatın ve başkalarının çok daha zengin, başkalarında da gerçeğin bir parçası olduğunu düşünenler de birbirlerini buluyorlar. O yüzden zaten gene solcu, İslamcı vb. insanlar bu memleketin mağdur insanlarının dertlerine ortaklaşa sahip çıkıyorlar.


ferhatkentel@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums