Onur ve gurur arasında

  • 8.09.2012 00:00

 İnsanın içini acıtıyor bu memleket. Gaziantep’te terör saldırısında, Şemdinli, Beytüşşebap’ta çatışmalarda yok olan onlarca hayattan sonra, şimdi de Afyon’daki patlamadan geldi 25 ölümhaberi... “Savaş”ın olmadığı bir yerde “savaş aletleri” patladı.

Savaş bizim buralardan “uzakta”... İnsanlar “ora”da ölüyorlar... Ama Afyon’da patlayan savaş aletleri yüreğimizi ağzımıza getiriyor.

İster “düşük yoğunluklu savaş”, ister “terör saldırıları” ya da ister “Kürt halkının özgürlük mücadelesi” deyin, farketmez; sapır sapır ölüyor gencecik insanlar. Memleketin her yanında, “ulusal onur”,“milli kimlik”“kahramanlık”“haklı mücadelemiz”“gerilla”“terörist”“askerî strateji”gibi her biri sadece ve sadece “kurgu” olan ve iktidar ve güç ispatlamak üzere herkese kabul ettirilmeye çalışılan bir ton lâf eşliğinde korkunç bir anaforun içine doğru çekiliyoruz. Hepimiz, ara renkleri yok eden bir kutuplaşmanın, saf tutmaya mecbur eden, bunun için terörize eden bir dilin ürettiği sembolik bir savaşın içindeyiz.

Bir kutbun attığı her adım, diğerinin dişlilerinin daha kolay dönmesini sağlıyor. Birisinin ürettiği öfke ve nefret diğerinin işini daha da kolaylaştırıyor; onun “ne kadar haklı olduğunu” ispatlamasına hizmet ediyor.

Yani Türkiye’de tohumları “başkalarına duyulan nefret”le atılmış olan bir siyasal kültür, adeta mekanik bir canavar gibi önüne çıkan her şeyi kendine yem yaparak, beslenerek hayatına devam ediyor.

Dün, “bana ülkücüler adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen bir Demirel’i görmüş olan ve bunun hesabını sormamış bir siyasal kültürden geliyoruz biz. Demirel demedi ondan beklenen lâfı... Ama bir başka cenahta biz de demedik... En azından uzun süre “solcular adam öldürdü” diyemedik...

Ve baştan aşağı kendi cemaatini aklamak ve bütün kötülüklerin kaynağı olarak “öteki”ni görmek üzerine kurulu korkunç bir siyasal kültür bugün BDP’nin PKK’ya mesafe almasını istiyor. O mesafe alamayışın müsebbibinin bizzat o kültürün tüm parçaları ve tarafları olduğunu gözardı ederek... O PKK’yı, ötekinden nefret etmeyi normalleştiren bu siyasal kültürün yarattığını görmek istemeyerek...

O PKK cenahı bugün içinde yetiştiği iklimin dillerini, “ulusal kimlik” jargonunu“ulusal kuruluş ve kurtuluş” efsanelerini, bunlara ilişkin her türlü erkeklik, kahramanlık sembollerieşliğinde hem tüketiyor hem de Kürtlük temelinde ikinci bir üretime sokuyor.

Evet, çok çiğnendi Kürtlerin “onuru” bu memlekette. Ve bugün belki “gerilla, Kürt halkının şimdiye kadar çiğnenmiş ‘onuru’nu kurtarıyor”... Ancak “ele geçirilen, kontrol edilen alan” genişledikçe, onur yerini gurura bırakıyor. Ve korkunç bir kısır döngü yeniden harekete geçiyor. PKK “gururlandıkça”, Türk devleti ve Türk milliyetçiliği “onur”unu kaybediyor; devlet ise yeniden “onurunu” kurtarmak için her şeyi göze alıyor. Onurdan gelen ve erkeklikle bezenmiş bir “gurur savaşı” her şeyin önüne geçiyor artık...

Bu türden bir kısır döngüye girmiş olan bir “onur-gurur savaşı”nın sona ermesi mümkün mü? “Hayat”, “yaşamak”, “yaşatmak” gibi “sıradan” mevzuların üzerine titremek yerine, “erkekçe”, “kahramanca” mücadele eden, “ihanet”, “namus” gibi kavramları kafaya takmış kutuplardan birinin bir gün “yeneceğini”, diğerinin “yenileceğini” ve işin orada hemencecik biteceğini hayal etmek mümkün mü? “Biz”, ötekini öldürerek yendiğimiz zaman, “diğeri” kaybolan onurunu nerede arayacak? “Biz” kendimizi kurtardığımız zaman, mesele hâllolmuş mu olacak?

Olmayacak... Şimdiye kadar olmadığı gibi gene olmayacak...

Bu kültürde, “terörle mesafe almayan” BDP’li vekillerin dokunulmazlığı egemen siyaset ve yargı marifetiyle kaldırılmaya çalışılırken, bizzat parlamentoda yeniden üretilen öfke dolu diller ve nefret söylemleri ortalıkta gırla gidiyor.

Hayatı sadece siyah ve beyaz olarak görenler safları da netleştirmeye çalışıyorlar. Yani “devleti ve hükümeti eleştirmeyi, PKK’ya hizmet etmekle” bir tutan bu dilin sahipleri “nefret suçu” denen bir şeyin farkında bile değiller.

Türkiye nefret suçlarının hiç yargılanmadığı gibi, bol miktarda bulunan “namus”, “aile değerleri” gibi söylemlerin orta yerinde, toplu tecavüzlerin “normal” olduğu, tecavüzün de doğru dürüst yargılanmadığı, en azından erkeği kurtarmanın yolunu arayan yargı kararlarıyla dolu bir ülke. Tecavüz sonrası hamile kalan kadınlarda, bunun yarattığı korkunç travmayı anlayamayacak kadar kendi erkek aklına hapsolmuş siyasetçilerin “başına kötü bir olay gelmişse de doğursun, devlet bakar” gibi acımasız yüzeysellikler ürettiği bir ülke. Suçun bedelini kadına ödeten, tecavüz eden insan müsveddelerinin “ama o da fahişeydi, ama onun da eteği kısaydı” gibi “hafifletici sebepler”le, kadın düşmanı birtakım yargıçları ikna edebildikleri ve ellerini, kollarını, erkekliklerini sallaya sallaya ortalıkta dolaştıkları bir ülke.


Bu arada 3. köprü için ağaç kıyımı başlamış...

Ve Türkiye’de adına “siyaset” denen ancak kelimenin anlamının tersine, zerre kadar “yeni”yi düşünmeye, yeni yollar bulmaya sevk etmeyen, insana ve doğaya savaş mantığıyla bakan modernist zihniyetle canımız daha çok acımaya devam edecek.


ferhatkentel@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums