- 2.03.2021 00:00
Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda şu sırada yaşananlar ABD’ye de onun yeni seçilen başkanı Joe Biden’e de yakışmıyor.
Bu işte bir gariplik olduğu kesin…
Son görevi ABD’nin önemli gazetesi Washington Post’ta köşe yazarlığıydı Kaşıkçı’nın; ülkesinde barınamaz olmuş, ABD’ye yerleşmişti.
ABD vatandaşı değildi, fakat ölümünün en fazla ilgilendirdiği ülkenin ABD olduğu kesin.
Suudi Arabistan vatandaşı olduğundan evlenebilmesi için nikahlı eşi bulunmadığına dair belge almalıydı. Başvurduğu Washington’daki Suud Büyükelçiliği belgeyi onun istediği zaman aralığında veremeyeceklerini, nikah için gideceği İstanbul’daki konsolosluğa iletebileceklerini bildirmişti.
O yönlendirmeyle gittiği Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğunda kendisini kısa süre önce özel bir uçakla gelmiş bir infaz timi bekliyordu.
İçeri girdi ve bir daha çıkamadı.
Özel tim kendisini orada öldürdü, cesedini parçaladı ve parçaları yanına alıp Türkiye’den ayrıldı.
CIA Raporu
Yazdıklarım olayı araştıran Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü CIA’nin bulguları… CIA infazı en ince ayrıntılarına kadar araştırdı ve bulgularını Donald Trump henüz başkanken Beyaz Saray’a sundu. Raporda infazda görev almış 17 kişiye, ABD, Trump döneminde yaptırım uyguladı.
Joe Biden Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerine gitme sözü vererek başkan seçilmişti. O sözün gereği olarak CIA raporu önceki gün kamuoyuyla paylaşıldı. Ancak, raporda infaz emrini veren kişi olarak alenen suçlandığı halde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’a (MbS kısaltmasıyla anılıyor) herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı duyuruldu.
Suçlanan 17 kişiyi Suud da yargılamıştı zaten.
[Rapor konusunda ilginç bir ayrıntı: CIA raporu hassas satırlar karalanarak kamuoyuna sunuldu, buna rağmen daha önce varlığı bilinen 17 kişiden başka raporda dört isim daha olduğu görüldü. 21 isimliydi ilk açıklandığında rapor. Ancak hemen ardından bir el devreye girdi ve medyaya da gönderilmiş olduğu halde rapordaki üç ismin daha üstü karalandı. Şimdi elde olan raporda 18 isim var. İsimleri karartılan üç isim şunlar: Abdulla Mohammed Alhoeriny, Yasir Khalid Alsalem ve İbrahim al-Salem… Üçlüden ilki devlet güvenliğinden sorumlu bakan Gen. Abdulaziz bin Mohammed al-Howrani’nin kardeşi imiş.]
İnfazı yapanlar belli, onlara “Yakalayın veya öldürün” talimatını kimin verdiği bilgisi de raporda var, ancak infaz memurları ‘suçlu’ muamelesine tabi tutulurken onlara o suçu işleme emrini veya talimatını veren kişi korunuyor.
Joe Biden’in başkan olduğu ABD tarafından…
Trump’ın yaptığından daha kötü değil mi bu durum?
O hiç değilse gerçeklere ışık tutan raporu saklayarak en tepedeki sorumlu konusunu müphem bırakmıştı; kamuoyu gerçeğin bütününden habersizdi. Şimdi ise CIA raporu açıklandığı için kamuoyu esas suçlunun kim olduğunu biliyor, fakat kişinin üzerine gidilmiyor.
Bu daha kötü.
Cinayetten hemen sonra İstanbul’a gelmiş ve sekiz ayını ülkemizde geçirmiş Oscar ödüllü bir yönetmenin, Bryan Fogel’in, ‘Dissident’ (Muhalif) adlı belgeseli raporla eş zamanlı olarak ABD’de gösterime girdi.
İzleyen herkesi CIA raporundan daha keskin hatlarla cinayet hakkında kanaat sahibi haline getiriyor bu belgesel…
Akıl alır gibi değil.
Katar Emiri de bağlılık bildirdi
İşin bir de Suudi Arabistan cephesi var.
Suudi Arabistan, rapora, özellikle MbS’nin infaza talimat verdiği bölümüne, şiddetle itiraz etti. Daha önce belirlenmiş, “Bu korkunç bir cinayet, bunu işleyenler başına buyruk birileri” resmi görüşünde ısrarını sürdürdü. “Böyle yanlış şeyleri MbS yapmaz” görüşünden vazgeçilmedi.
Oysa bundan ötesini de yapıyor ve yaptırıyor MbS…
Kraliyet ailesi üyeleri bile onun hışmından nasiplerini alıyor.
Prenses Basmah bint Saud bin Abdülaziz al-Saud 2019 yılından beri cezaevinde tutuluyor; kızıyla birlikte. Tedavi görmek üzere kendisine tahsis edilmiş özel uçakla İsviçre’ye gideceği gün gözaltına alındı. O gün bugündür hapis.
Muhalif olduğu için…
Onunla hemen hemen aynı dönemde gözaltına alınmış kadın hakları savunucusu Loujain al-Hathloul iki yıl cezaevinde tutulduktan sonra geçen hafta ev hapsine gönderildi. Genç kızın cezaevinde en kötü muamelelere maruz bırakıldığı biliniyor.
Suudi Arabistan’da MbS’ye muhalif olanın göz yaşına bakılmıyor.
Bundan sonra daha da sertleşebilir MbS. Beyaz Saray tarafından korunduğunu gördü çünkü…
MbS’ye başka devletlerin yöneticilerinden destek mesajları geliyor. Abdülfettah el-Sisi’nin ve Körfez ülkeleri dost liderlerinin desteği normal, ancak dünkü Arapça çıkan Şark’ul Avsat gazetesinde Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamd Al Sani’nin telefonla MbS’yi arayıp kendisine iyi dileklerini sunduğu haberi vardı. MbS de ona kardeşlik duygularını ifade etmiş…
Katar…
Suud gazeteleri çoğu tam sayfa MbS’ye bağlılık mesajlarıyla dolu. Herbirinde ona uzun ve verimli yıllar dileniyor…
Ülkesinde kendisine oy verenler ve dünyanın dört bir tarafında Trump’ın varlığını tehdit olarak görenler, Joe Biden’in döneminin farklı olacağı beklentisindeler…
Herhalde Biden de selefinden farklı olmak istiyordur.
Peki ne oldu da böyle oldu?
Cemal Kaşıkçı cinayetinde ABD’yi de zor duruma düşürecek rapora yansımayan yönler var da, suçlanması durumunda MbS’nin konuşmaya başlamasıyla onların ortaya çıkmasından mı endişe edildi?
Trump’ın “Beni derin devlet götürdü” yakınmalarını hatırladım; acaba ‘Amerikan derin devleti’ mi Kaşıkçı cinayetine tepkinin sınırlarını belirledi?
Joe Biden, derin devlet?
Yazının en başında “Cemal Kaşıkçı konusunda şu sırada yaşananlar ABD’ye de onun yeni seçilen başkanı Joe Biden’e de yakışmıyor” dedim ama pekala hatalı olabilirim…
ΩΩΩΩ
Suud basınında bağlılık mesajları.. Şark’ul Avsat’tan iki örnek..
Yorum Yap