- 19.09.2016 00:00
Malum her toplumsal meselenin adliyeye intikal etmesine gerek yoktur. Birçoğu uzlaşmalık meselelerdir, bu tür komisyonlarla da rahatlıkla hal edilebilir.
Eskiden sevgi saygının, insanlığın değer olduğu günlerde Anadolu insanı meselelerinin çoğunu bir ilim erbabının hakemliğinde hal ederlerdi. Şeriat kanunları ağır olur diye “sulh yoluyla” problemler haledilirdi. Toplumda kayda değer bir sıkıntı da oluşmuyordu.
Bu olağan üstü halde devlet haklı olarak kendini koruma refleksi gösterdi, bir yandan FETO örgütüyle yakın uzak irtibatı olan herkesi memuriyetten ihraç etti, bazı mağduriyetlerin oluştuğu hissini alınca, PKK ile irtibatından şüphelendiği öğretmenleri açığa aldı, bu bir temkinli davranıştı, çünkü toplu infaz ciddi mağduriyetler oluşturmaktadır.
Şimdi sıra “valilik kriz masalarında” eğer cesaretle ve adaleti elden bırakmadan bir çalışma yapılırsa umut ediyorum tarih bu komisyonu hayırla yad edecek, inşallah öyle de olur.
FETÖ üyeliğinden ihraç edilenlerden eğer
*Bank Asya hesabı,
*Aktif eğitimsen üyeliği,
*Dermek üyeliğinden çalışan damga yemişse veya ihbarsa muhakkak görevine iade edilmelidir. Ama bununla birlikte başka başka faaliyetleri olmuşsa o konuda bir şey diyemem, yani bu örgüte fiili destek vermişse cezasını bulsun/bulmalıdır.
Eğitim-senlilere gelince bir sefer bu açığa alınmanın sendika üyeliğiyle ilgisi yoktur, malum mesele “sur direnişine destek” içeriğiyle ilgili iş bırakma eylemi baz alındı. Ancak bu da soruşturması yapıldı, bakılsın müfettiş ne ceza talep etmiş onu uygulasın.
Ben olsam;
*Hizmet yılı 5 yıldan az olanlara maaş kesim cezası,
*5-10 yıl arası olanlar için kıdem durdurma cezası,
*10 yıldan fazla olanlar için bölge dışına sürgün,
*Emeklilik hizmeti ve yaşı tamam olanlar için “resen” emeklilik,
*Ayrıca sendikal faaliyet deyip örgüte destek verenler, okullarda sıkıntı çıkaranlar, elin çocuğunu dağa yönlendirdiği tespit edilen varsa da hizmet düzeyi ne olursa olsun ihraç edilmelidir.
Süreç itibariyle oluşan bu komisyonlar bir anlamda hükümet adına karar verecekler, Devlet duruşuyla büyük düşünmelerini ve ufak bir delil bulsalar dahi inisiyatiflerini çalışanlardan yana kullanmalarını bekliyorum.
Kanaatim o ki an itibariyle birçok kimse sendikaya da, onu bu sendikaya üye yapanlara da beddua etmektedir, bir çoğuna ben dahi şahit oldum.
Şehrimizin sert havasını hepimiz biliyoruz, “sendikaya üye ol kurtul” mantığıyla hareket edenler de çok, herkes sesini yükseltemiyor.
Bir eğitim senlinin sendikasına üye olmayan çalışma arkadaşına söylediği sözü paylaşmak istiyorum, diyor ki,
-Yakında dağkapıda sizi darağacına asabiliriz,
(cesaretini toplayan öğretmen)
kendisine diyor ki,
-Unutma tersi de olabilir.
Bu cevabı beklemeyen o sersem herif öğretmen demeye dilim varmıyor, bir den irkilir ve yutkunmaya başlar.
Öğretmen arkadaşını bu şekilde tehdit eden birinin;
Öğretmenlik yapmaya ne hakkı var?
Bu devletten maaş almaya ne hakkı var?
Kürt çocuklarını tetik çekmeye, taş atmaya alıştırmaya ne hakkı var?
Kimse devletin eğitim sen üyelerine yönelik açığa alınmayı yersiz gereksiz görmesin. Ama yanlış olan toptancı bir mantıkla cezalandırmaktır.
Onun için yukarıda belirttiğim gibi cezalandırmada bir sınıflandırmaya gitmesi lazımdır diye düşünüyorum, bu da valiliklerde kurulan komisyonlara kalmıştır.
İşleri kolay değil, kolay gelsin.
Yorum Yap