- 11.12.2015 00:00
Bu soruyu sormak bile abes, faili belli olan bir vakanın kimi yaptığı sorulur mu?
Faili benim, sensin, onlardır.
Olamaz diyebilir misiniz?
Birileri şehrimize girdi, ön keşif yatı, dişine göre semt seçti, fakir fukara garip gurabayı evinden parkından etti, orayı burayı kazdı; ben, sen sesimizi çıkardık mı? Sesini çıkaranların ne denli haklı oldukları da ortada.
Tam tersine alkışlar çalanlar oldu, Devlet bunların üstüne yürüyünce birileri “Kürtler öldürülüyor” diye bağırdı, çağırdı, tencere tavalara vurdu, darabalara vurdu, yollarda ateş yaktı, trafiği engelledi, hayata sıkıntı vererek kaos oluşturdu.
Hala da “katil devlet”, “katil Erdoğan” diyerek halkı aldatmaya çalışanlar var.
Yarım asırdır Kürtlerin üzerindeki baskıyı kaldırmaya çalışan AK partidir, AK Partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kürtlerin kahır ekseriyeti bunu görüyor, Şu anda sokaklarımızda yüzünü güzünü kapatanlar, sağa-sola tehditler savuran kimseler ise her fırsatta bu normalleşmeye çalışan yeni Türkiye hükümetine sıkıntı oluşturdular.
Neymiş efendim, İmralı’nın üzerindeki tecrit kalkmayıncaya kadar hendek kazmaya devam edilecekmiş, halbuki eğer bunlar Abdullah Öcalan’ın dediğini yapsalardı, çoktan silahsızlanma olmuş, barış süreci beş adım ilerlemişti. Ama onlar yönünü başka yöne çevirdiler, sürecin müsamahasından yararlanarak dağa bağa Kürt çocuklarını çıkardılar. Böyle bir hareketin İmralı’yı gerekçe göstererek bu kaosu oluşturması ne derece inandırıcıdır.
Birilerinin dediği gibi devlet 90’lı yılların devleti olsaydı, bunlar bunu yapılabilir miydi? Ne yazık ki o yılları görmeyenler bu hareketin içinde yer alıyorlar, kendileri de 90’lı yıllarda devletin yaptıklarının alasını halka çektiriyorlar. Dolayısıyla Kürt halkı da devlette “Ya sabur” çekerek gününü bekliyor.
Ağırlıklı ihtimal şu ki bu mübarek mabetleri yakarak, Dindar Kürtleri infiale getirmek istediler ki, şöyle bir malzeme ellerine geçsin “Devlet başaramadı Hizbüllahı üzerimize saldı” desinler. Allah Kürt haklına, namuslu Kürt halkına sabır versin nasılda dayanıp oyuna gelmiyor.
Diyeceksiniz ki, Caminin, Okulların yakılmasında devletin suçu kaçta kaçtır? Ben 8’den 8 diyemem fakat en büyük suç ortağı devlettir derim, ama eski devlet bunu da belirtmek isterim. Çünkü bu geçler okullara gittiler, ama devletin okullarından edep, marifet, hikmet adına bir şey almadılar/alamadılar, çünkü öğretmen profili de eğitim öğretim müfredatı da buna uygun değildi de ondan.
Ben 1 Kasım seçim öncesi “AK parti fark atacak” başlıklı bir yazı yazdım, bir çok kimse beni tarafgirlikle itham etti, halbuki akıl türbini apaçık gösteriyordu, şimdi de bu hendek kazma işe yaramaz diyorum, yine birileri beni eleştiriyor, itham ediyor. Kardeşim halk bu tarzdan memnun değildir. Yeminle söyleyebilirim ki HDP eğer parlamentoda nitelikli bir muhalefet yapmaz ve yasal, anayasal düzeyle bir çalışma yapmazsa bu seçim barajıyla bir daha meclisin kokusunu almaz, yerel yönetimleri de kaybedecektir.
Şimdi ben bunu idrak ediyorsam, tersini nasıl söyleyebilirim. O zaman yazarlığım nerde kalır, aydınlığım nerde kalır?
Peki ne olacak?
Ben şunu istiyorum bunu istiyorum diye kaos yaratmaya kimsenin hakkı yoktur. AK Parti hükümetinin seçim beyannamesine olduğu gibi Başkanlık sistemini getireceksiniz, ona bağlı yerel yönetimlerde eyalet usulü gelecek ve eyaletlerden biri olan Kürdistan eyaletinde isteyen yaşayacak, onun ötesi zaman kaybı, mal kaybı, can kaybıdır.
Benden söylemesi.
Yorum Yap