- 18.05.2016 00:00
Son zamanlarda en güldüğüm konuların başında AKP sözcülerinin, maalesef bunlara Sayın Cumhurbaşkanımız da dâhil, Avrupa’yı, ABD’yi, ya da başkalarını çifte standartlı uygulamaları var diye eleştirmeleri.
Bugün size son zamanlarda yaşanan ve çok vahim gördüğüm bir çifte standart örneği sunacağım.
Bu uygulamanın AKP sözcüleri, yandaş basın yazarları tarafından hiç eleştiri konusu olmaması ise büyük bir çifte standart ama bundan öte çok büyük bir siyasi, etik ayıp.
Internet denen olgunun bu çifte standartçıların kâbusu olduğunu düşünüyorum.
Susurluk günlerini, faili meçhulleri (bunlar hala sürüyor maalesef) hatırlamayanınız yoktur.
O günlerde TBMM’de bir Susurluk Komisyonu kurulmuştu ve bu süreçle ilgisi olanları, ya da olduğunu düşündüklerini, unutmayalım bu komisyonlar yargı makamı değil, ifade vermeye çağırmışlardı.
TBMM milli irade demek değil mi?
TBMM’nin bünyesinden çıkan yetkili, yasal, meşru komisyonlar da bu milli iradenin organları değil mi?
Susurluk günlerinde dönemin Jandarma Genel Komutanı müteveffa Teoman Koman, Susurluk Komisyonu’na gitmeye tenezzül etmemiş idi.
Çok eleştirildi ama TBMM’nin gücü Koman’ı ifade verdirmeye yetmedi.
Dönemin muhafazakâr yazarlarının, ismen tek tek hatırlıyorum, Teoman Koman’ın TBMM’yi istiskal eden bu tavrını nasıl eleştirdiklerini de çok iyi hatırlıyorum.
Biz de çok eleştirmiş idik.
Aradan seneler geçti, siyasi dengeler değişti, dönemin muhalif muhafazakârlarının önemli bir bölümü şimdi iktidar oldular, yazarları da iktidara destek veriyorlar.
Buraya kadar bir problem yok, siyaset alternans demek biraz da.
Bugünkü TBMM’de de muhafazakârların (?) çoğunluğu var.
TBMM’de de MİT yasası ile beraber ihdas edilen bir “TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu” mevcut.
Bu Komisyon da bazen, bir zamanlar Susurluk Komisyonu’nun dönemin Jandarma Genel Komutanı Koman’ı çağırması gibi, ilgili kamu görevlilerini bilgi amaçlı davet ediyor.
Bu bağlamda da birden çok kez MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan TBMM’nin ilgili Komisyonu’na davet edildi.
Ancak, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, pardon düzeltiyorum, MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan bu davetlere icabet etmeye tenezzül etmemiş.
Hatırlayalım, Teoman Koman da MİT Müsteşarlığı yapmış idi.
Tarih nasıl tekerrür ediyor değil mi?
Ne demiş büyük şair, “Ders alınsa idi, tekerrür mü ederdi?”.
Bu gelişmeyi de demokrasi ve hukuk devleti karşıtı bir süreç olarak değerlendiriyorum ama maalesef bir ölçüde de olağan karşılıyorum.
Zira milli irade denen kavram AKP’nin elinde ve dilinde sadece bir oyuncak.
Aksini iddia eden AKP’li bir arkadaş varsa, Sayın Hakan Fidan’ın TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu’nun davetine neden icabet etmediğini açıklasın.
Dün, Susurluk günlerinde, Teoman Koman’ı söz konusu davete icabet etmediği ve TBMM’yi de bunun karşısında eylemsiz kaldığı için kıyasıya eleştiren ve haklı olarak eleştiren muhafazakâr arkadaşlar bugün Karadeniz fıkrasında olduğu gibi “sessuzluk”u oynuyorlar.
AB’nin hiçbir kurumu ve yetkilisi bundan daha büyük bir çifte standardın altına imza atamadı tarihte.
Bu örnek de çok açık gösteriyor. AKP’li sözde muhafazakârların, bir söyleşide başka bir ifade de kullanmış idim, tutarlı, ilkeli olmak gibi bir dertleri asla yok.
Mehmet Altan’ın ifade ettiği gibi temel dert galiba, ne yazık ki, “açık büfe”.
Liberal demokratlar Susurluk günlerinde Teoman Koman’ı ve TBMM’yi eleştirmişler idi, bugün de aynı milli irade, demokrasi, hukuk devleti karşıtı pozisyon alış için Hakan Fidan’ı eleştiriyorlar.
Bir internet araştırması yapın bakalım, malum gazetelerde kaç AKP’li muhafazakâr (?) yazar, TBMM Komisyonu’nun davetine icabet etmeye tenezzül etmeyen Fidan’ı eleştirebilmiş?
e.karakas@yenihayatgazetesi.com
Yorum Yap