- 29.02.2016 00:00
TBMM'de 2016 senesi merkezi yönetim bütçe kanun tasarısı görüşülüyor; görüşmeleri de TRT 3 üzerinden naklen izlememiz mümkün.
Bütçe görüşmeleri özel bir sürece tekabül ettikleri için ekranlardan saat kısıtlaması olmaksızın tartışmaları, atışmaları kesintisiz izleyebiliyoruz. Bu bile, bu ortamda, önemli bir şey.
Bütçe ya da Bütçe hakkı kavramı demokrasilerin, hukuk devletlerinin en önemli kavramlarının başında geliyor. Bütçe hakkı olmaksızın demokrasiler tanımsız süreçlere dönüşüyor. Bütçe tartışmalarının belirli esaslar çerçevesinde yürütülmesi gerekiyor. Bütçe süreçlerinin temel özelliği bütçeler dahilinde üretimi gerçekleştirilen hizmetlerin bir biçimde kamu hizmeti niteliği taşıma zorunlulukları. Bütçe ile adalet üretiyorsunuz ama mesela araba üretemezsiniz. Bir hizmet bir biçimde kamu hizmeti niteliği özelliklerini taşımıyor ise bütçe aracılığı ile üretilmesinin bir anlamı yoktur. Dahası, kamu hizmeti niteliği taşımayan, rekabete açık hizmetlerin bütçe içinde üretilmesi iktisaden önemli sakıncalar da taşıyabilir. Bütçe süreçlerini izlerken ilk bakmamız gereken hiç kuşkusuz ve öncelikli olarak bütçeden üretilen hizmetlerin ne ölçüde kamu hizmeti niteliği taşıdıkları.
İktisat ya da maliye teorisi kamu hizmetlerinin vergilerle, en genel tanımıyla da kamu gelirleriyle finanse edilmesini öngörüyor. Bu temel önermenin tersi de geçerlidir. Bir hizmet vergilerle finanse ediliyor ise kamu hizmeti nitelikleri taşımak zorundadır.
Oysa, bütçede yer alan, çok ağırlıklı olarak vergilerle finanse edilmelerine rağmen ürettikleri hizmetlerin yine çok ağırlıklı olarak kamu hizmeti niteliği taşıdıkları çok kuşkulu ama etiket olarak kamu kurum ve kuruluşları diye geçen birimler mevcut.
Bugünkü Yorum yazımda bu kurumların tümünü saymayacağım, tartışmayacağım ama ikisini ön plana çıkarmak istiyorum; Anadolu Ajansı ve TRT.
Anadolu Ajansı kuruluşundan beri bir anonim şirket statüsünde, hisselerinin yaklaşık yarısı Hazine'ye ait ama üretiminin bir kamu hizmeti niteliği taşıdığı çok kuşkulu. Hatta bu üretimin bir özel hizmet türü olduğuna artık şüphe yok. Bir kuruluşun hisselerinin yarısının, hatta daha da fazlasının Hazine'ye ait olması da o kuruluşun harcamalarının vergi gelirleriyle finanse edilmesini gerektirmiyor.
Kamu yayıncılığı nedir?
Üretimi özel hizmet özellikleri taşıyan bir kuruluşun vergi gelirleri ile finanse edilmesi ise tümüyle yanlış, sakat bir uygulama. Bir anonim şirket statüsünde olan Anadolu Ajansı'nın harcamaları büyük faaliyet zararları nedeniyle Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesinden yani kamu gelirlerinden aktarılan kamu kaynaklarıyla finanse ediliyor. Son on senede Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü üzerinden Anadolu Ajansı'na aktarılan kamu kaynaklarının miktarı bir milyar lirayı çok aştı. Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü üzerinden aktarılan kamu kaynaklarının Anadolu Ajansı'nın toplam harcamaları içindeki payı yüzde yüze yaklaşmakta, Ajans'ın abonelik gelirleri devede kulak hale gelmiş bulunmaktadır. Yukarıda belirttiğim temel ilke çerçevesinde yani “bir hizmet vergi gelirleriyle finanse ediliyor ise kamu hizmetidir” teorik ilkesi Anadolu Ajansı için tutmamaktadır, zira Ajans'ın üretimi tipik bir özel hizmet niteliğinde bir hizmettir. Hem Anadolu Ajansı hem de TRT harcamalarının çok büyük bölümünü kamu gelirleriyle yapmalarını “kamu yayıncılığı” denen bir prensip üzerinden açıklamak istemektedirler ama bu sözde “kamu yayıncılığı” prensibi de çok sorunlu bir prensiptir. Kamu yayıncılığı denen yayıncılık ilkesi şöyle tanımlanıyor: “Kamu Hizmeti Yayıncılığı, “Halk için yapılan, halk tarafından finanse edilen ve halk tarafından kontrol edilen” yayıncılıktır. Kamu yayın kurumunun hedef kitlesi bütün ülke nüfusudur. Bütün nüfus, teknik olarak erişimi ve toplumdaki bütün grup ve katmanları kapsar. Kamu yayın kurumları toplumdaki tüm grupların farklı gereksinimlerini karşılayacak şekilde yayın yapmak zorundadır.” Kavramı ilk kullanan ise ünlü BBC'nin ilk genel müdürü John Reith. Kavramın tanımını dikkatlice okursanız aslında anlamsız, tanımsız bir kavram olduğunu göreceksiniz. “Halk için yapılan” yayıncılığın tanımı nedir, belli değildir. Anadolu Ajansı'nın ve TRT'nin yayıncılık nitelikleri yukarıdaki tanıma da uymamaktadır ama zaten tanımın kendisi de çok anlamlı değildir.
Anadolu Ajansı için belirttiklerim farklı bir anayasal, yasal yapısı olmakla birlikte TRT için de aynen geçerlidir. TRT'nin de reklam gelirleri toplam harcamalarının yüzde onunu dahi karşılamamaktadır, gerisi kamu gelirleri ile finanse edilmektedir. Oysa TRT'nin üretiminin de kamu hizmeti niteliği taşımadığı ortadadır.
AA ve TRT özelleştirilmeli
Anadolu Ajansı ve TRT'nin haber üretme politikalarını eleştiren kimi kesimlerin beklentisi bu iki kurumun tarafsız bir çizgiye çekilmesidir, oysa haber üretmede tarafsızlık ilkesi de tanımsız ve anlamsız bir ilkedir. Haber üretme ve yayıncılık kaçınılmaz olarak taraf olmak anlamına gelmektedir, mesele Anadolu Ajansı'nın ve TRT'nin yanlış olarak taraflı olmaları değildir, tarafsızlığın bu sektörde tanımsız bir ilke olmasıdır.
Yapılması gereken, ivedilikle, bu iki haber üretme kurumunun özelleştirilmesi, alıcısı olmaz ise de, kapatılmasıdır. Fransa'da, ABD'de kamusal televizyon yayıncılığı yoktur ve bu iki ülke yurttaşlarının haber almada, bilgilendirilmede bir eksiklik yaşadıklarını söylemek mümkün değildir. TRT ya da Anadolu Ajansı'nın tarafsızlık ilkelerini çiğnedikleri için eleştirilmelerini anlamsız buluyorum, zira genel müdürleri siyasi iktidar tarafından atanan bir kurumun tarafsızlığını beklemek zaten anlamsızdır. Ortaya çıkabilecek tarafsızlık benzeri yayın örnekleri olsa olsa tesadüfi olacaktır.
Cumhuriyetin kuruluş senelerinde teknolojik ve mali açılardan gerekli olabilecek bu tekellerin bugün artık hiçbir anlamı kalmamıştır. Anadolu Ajansı'nın kamusal haber üretmesinin artık pratik ve teorik hiçbir anlamı yoktur. Bu ajansın işlevini yapamayacak bir özel haber ajansı yoktur. Benzer bir bakış açısı TRT için de aynen geçerlidir. Teknolojik gelişmeler, ilerlemeler haber üretme ve aktarmada artık geniş ölçek gerektirmemektedir. TRT, AA gibi kuruluşların varlıklarının teknik zorunlulukları ortadan kalkmıştır. TRT ve AA'nın varlık nedeni bugün artık sadece siyasi iktidarın kamu gelirleri kullanarak siyasi iktidara yakın haber üretme ve yayma ihtiyacına dönüşmüştür ama bu ihtiyaç tümüyle hukuk ve meşruiyet dışı bir ihtiyaçtır. Haber üretme ve yayma faaliyeti artık tümüyle, evet bu tümüyle kelimesinin altını çizmek lazım, rekabetçi bir özel hizmettir. Daha da önemlisi, kamu gelirlerinin haber üretme ve yayma faaliyetlerinde kullanılmaması demokratik bir hukuk devletinin artık olmaz ise olmazıdır. Mesele yapısal bir meseledir, tarafsızlık meselesi değildir. TRT ve AA kurumlarının yönetiminin bir gün daha az taraflı olmaları yapısal sorunun özünü asla değiştirmez. Rekabet Kurumu'nun da bu tuhaf piyasaya müdahale etmemesi ilginçtir. Tüm ekranlar reklam gelirleriyle dönerken TRT'nin yüz liralık harcamasının doksan lirasını kamu gelirleriyle finanse etmesinin Rekabet Kurulu'nu ilgilendirmesi gerekir.
http://www.zaman.com.tr/yorum_2016-butcesi-anadolu-ajansi-ve-trt_2352695.html
Yorum Yap