Yerli ve milli insan hakları

  • 1.02.2016 00:00

 Son zamanlarda ortalıkta bir “yerli ve milli” lafıdır gırla gidiyor. Bu dâhiyane ifadenin mucidi, ilk sahibi kimdir bilemiyorum, aşağıda açıklamaya çalışacağım nedenlerden bilmek de istemiyorum, tahminimin yanlış olmasını temenni ediyorum, çünkü kavram çok anlamsız ama kavramın piyasaya sürülmesinden sonra tüketicisinin, kullanıcısının çok olduğunu biliyoruz, görüyoruz.

“Yerli ve milli” tabirini doğru kullanabilmek için belirli ayırımların, özellikle de özel alan-kamusal alan tanımlarının, ayırımının çok iyi yapılması şart; kamusal alan özel ve tüzel kişilerin, bireylerin, kurumların eylemlerinin, ifadelerinin dışsallıklar içerdiği alandır yani eylem ve ifadelerin üçüncü kişilere pozitif ya da negatif etki yaptığı alandır. Eylemlerin, ifadelerin üçüncü kişilere etki yapmadığı alana ise özel alan diyoruz. Bu tanımda dışsallık kavramının çok özgür bir çerçevede ele alınması da bir gereklilik. Şiddet çağrısı yapmayan her ifade, özerklik, bağımsızlık talepleri dahil, üçüncü kişileri ilgilendirmeyen kıyafet tarzları mesela türban kullanımı özel alanın konularıdır, hukuk bu alanları düzenleyemez. Bu özel alanda insanların, kurumların istedikleri ölçüde yerli ve milli olmalarına kimse ses çıkaramaz, yerli ve milli olmayı tercih edenler de özel alanda tercihlerini yerli ve milli olmama doğrultusunda kullananlara karışamazlar.

KAMUSAL ALANDA KÜRESEL STANDARTLAR GEÇERLİDİR

Kamusal alanda ise başta hukuk ve ekonomi var, yani birey ve kurumların faaliyetlerinin üçüncü kişilere doğrudan, dolaylı pozitif ya da negatif etki yaptığı alanda yerli ve milli tanımı yapmak hem çok zor hem de arzulanır bir şey değil. 21. yüzyıl kamusal alan düzenlemelerinin, yukarıda belirttiğim gibi başta hukuk ve ekonomide evrensel değerlerin, düzenlemelerin egemen olduğu bir yüzyıl olacak; bu belirlenme muhtemelen mutlak, zorunlu bir belirlenme değil, isteyen ülke ya da ülkeler topluluğu hukuk ve ekonomide yani kamusal alanda da yerli ve milli olanı tercih edebilir ama bu tercihin yani hukuk ve ekonomide küresel sistemin dışında kalmanın maliyetinin de çok yüksek olacağını bilmek gerekiyor. İsteyen ülke ya da ülkeler grubu Kore örneğinde olduğu gibi, Güney Kore ya da Kuzey Kore olmayı milli egemenlikleri doğrultusunda tercih edebilirler, getirilerini ve maliyetlerini çok iyi bilerek, çok iyi hesaplayarak.

Hukuk ve ekonomi alanları kamusal alanın yani yerli ve milli olamayacak, olması halinde büyük yükler getirecek durumun en iyi örnekleri. Ekonomide Avrupa Birliği sürecinde 28 ülke bütçe ve para politikalarını, gümrük politikalarını tümüyle ulusalüstü karar alma süreçlerine tevdi etmiş durumdalar. Hukuk alanında da, başta insan hakları alanı olmak üzere, çok çeşitli alanlarda, rekabet hukuku, şirketler hukuku, çevre hukuku, haberleşme hukuku, sermaye hukuku ilk aklıma gelenler, yerli ve milli olana artık pek yer yok. Bu durum üstelik öyle sıradan bir tercih de değil, iktisadi bir zorunluluğun sonucu. Avrupa Birliği bu ekonomi ve hukuk ahenkleştirmesinde dünyada en ileri adımları atmış birlik ama AB düzeyinde olmasa da dünyada başka bu yönde girişimlerde bulunan birlikler mevcut. Farklı amaç ve yöntemler de kullansalar NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi), Şanghay Beşlisi yine ilk aklıma gelenler.

İnsan hakları konusunda mesele Avrupa Birliği çerçevesini de aşmış, Avrupa Konseyi üyesi olan kırk yedi ülkeyi kapsayan bir çerçeveye genişlemiş durumda. Türkiye de kuruluşundan bu yana Avrupa Konseyi üyesi, 1987'den beri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yargı yetkisini kabul etmiş, 2004 senesinde ise Anayasa'nın 90. maddesinin son paragrafında yaptığı değişiklikle TBMM tarafından usulünce onaylanmış uluslararası temel hak ve özgürlükleri düzenleyen sözleşmeler aynı konuyu ele aldıkları ölçüde kanunlarımızın da üzerine çıkarılmış.

İnsan hakları alanı, temel hak ve özgürlükler alanı, mesela ifade özgürlüğü alanı yerli ve milli olana sonuna kadar kapalı bir alan, tüm standartlar küresel olarak, en azından da Avrupa Konseyi, AB tarafından belirlenmiş ve bizim de uymamız zorunlu standartlar. Anayasa da, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen, yurttaş-devlet ilişkilerini belirleyen metin olarak tanımlandığı ölçüde yine yerli ve milli olana tümüyle kapalı bir belge olmak zorunda.

YERLİ VE MİLLİ BİR ANAYASAMIZ OLURSA…

Peki Anayasa, kanunlar, temel insan hakları yasaları ve anlayışı, temel hak ve özgürlüklerin ele alınış biçimi, özgürlükler ideolojisi AB ve Avrupa Konseyi standartları ile bire bir örtüşmek yerine yerli ve milli olursa neler olur, neler olabilir? Çağımızda hukuk-ekonomi ilişkisi ve belirlenmesinde hukuk lokomotif görevi görüyor artık; başka bir ifade ile hukukta evrensel ya da AB standartlarına ulaşan, mülkiyet haklarını bu standartlara kavuşturan ülkeler küresel tasarruf piyasalarından daha fazla pay çekebilecekleri için daha hızlı büyüyecekler; hukukta, anayasada yerli ve milli olanı tercih eden ülkeler ise daha fakirleşecekler, daha fazla insanları işsiz kalacak.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçtiğimiz hafta 2015 Genel Raporu'nu açıkladı (http://www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=echrpublications&c); bu Rapor ve sonuçları sadece insan hakları, ifade özgürlüğü duyarlılıkları yüksek kesimler için değil yüksek ekonomik büyüme, artan refah ve artan refahı daha hakkaniyetli paylaşmak, paylaştırmak isteyenler için de çok önemli bir başvuru kaynağı. Bu Rapor'da Avrupa Konseyi üyesi kırk yedi ülke için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddeleri bazında AİHM'nin verdiği ihlal kararlarının sayısal dökümü var; başka bir ifade ile bu Rapor'un verilerinden hareketle Türkiye dahil olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkelere ilişkin hukuk standartları sayısal, mukayese edilebilir, sıralanabilir bir hale getirilebiliyor. Türkiye'nin bu sıralamada, kırk yedi ülke içinde, durumu çok kötü. Bu sıralamada, göreceksiniz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddeleri bazında haklarında daha az ihlal kararı çıkan ülkeler 21. yüzyılda daha müreffeh, daha zengin ülkeler olacak; vatandaşlarının özgürce yaşıyor olmaları da muhtemelen refahtan bile daha önemli. Yerli ve milli hukuk standartlarını tercih eden ülkelerin, yönetimlerin vatandaşları daha fakir kalacak, insanları da daha az özgürce yaşayacaklar.   

Detaylarına girmiyorum ama yerli ve milli insan haklarının ne demek olduğunu, ne gibi sonuçlar verdiğini görmek, bilmek isteyenler yukarıda verdiğim AİHM 2015 Genel Rapor linkini tıklayıp Rapor'un en arka sahifelerindeki istatistik bölümünü iyi incelesinler. Bu incelemelerden çıkaracakları sonuçlar önümüzdeki günlerde gündeme gelecek anayasa yapım sürecinde yol gösterici olabilir. Ancak, tercih de yurttaşlara, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ifadesiyle millete aittir. Millet ısrarla AB, ABD düzeyinde bir hukuk sistemi yerine Kuzey Kore, Şanghay Beşlisi düzeyinde bir hukuk sistemini tercih ederlerse de yapacak fazla şey yoktur. Bizlere de ısrarla, bıkmadan, usanmadan evrensel hukuku, milli ve yerli olmayan hukuku istemek, hatırlatmak kalır. Türkiye tipi yerli ve milli bir anayasa da Türkiye yurttaşlarının çok uzun bir dönem için fakirlik ve düşük demokrasi standartları tarafından rehin alınması olacaktır.

Zaman

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums