- 21.07.2016 00:00
Darbenin hikayesini tam olarak öğrenebilecek miyiz bilmiyorum. Ama olan bitenler arasında tutarsızlıkları ve tuhaflıkları düşündüğümüzde bu olayın çok daha geniş bir organizasyon olduğunu ve fakat içinden bazı kopmalarla bu hale gelmiş olabileceğini düşünmek bana daha mantıklı geliyor. Elimizdeki bilgilerden kim kimdir ve necidir anlamak pek mümkün değil. Fakat eğer bu subaylar iddia edildiği gibi Gülen hareketine bağlı subaylarsa, bu ülkede ciddi bir güvenlik ve istihbarat sorunu var demektir. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın ve Genel Kurmay Başkan’ının yaverliğine kadar yükselip de fark edilmemiş olmak ciddi bir güvenlik ve istihbarat eksikliği değil midir? Tabii ki böyle bir güvenlik ve istihbarat sorunun olmasının bir açıklaması da bu kadroların birbirlerinin içine geçmiş, birbirlerinden ayırt edilmesi zor kadrolar olması olasılığı değil midir?
Eğer siz “liyakat” esasına göre çalışması varsayılan bir devlette, iktidarı ele geçirdiğiniz andan itibaren göreve getirilme kuralı olarak “kendi kimliğinizden”, “kendi mahallenizden” olmayı benimsemiş iseniz size benzeyen ve fakat farklı amaçları olanları da ayırt etmeniz mümkün olmaz. Nitekim 14 yıldır AKP hükümeti böyle çalıştı, devletteki “liyakat” kurallarını hiçe sayarak tamamen İslami kimlik siyaseti çerçevesinde davrandı. Bu nedenle de bu kimlik içinde siyaset yapan Gülen hareketiyle AKP ve dolayısıyla da devlet kadrolarının birbirlerinden ayıt edilmesi bu kadar zor hale geldi. Güvenlik ve istihbarat sorunumuzun altındaki gerçeğin bir kısmı bu...
Yanılmayalım. Demokrasi için Türkiye halkı sokaklara çıktı ve darbeyi önledi argümanı Türkiye’deki gerçeği yansıtan bir argüman değildir. Evet sokaklara çıkan insanlar var ama o insanları gerçekten Türkiye halkının tümünü değil, attıkları sloganlardan, kullandıkları işaretlerden kolayca anlaşılabileceği gibi onlar daha çok AKP yanlısı İslami kimliğin insanlar. Ne yazık ki böyle. Ama buradan bu kesimin dışında kalanların, yani daha çok laik, sol ve demokrat kesimlerin darbeyi destekledikleri sonucuna varmak doğru değildir. Onlar da darbeye karşılar ama onlar sokağa çıkanlardan farklı olarak asıl AKP hükümetinin bir darbe hükümeti olduğu düşüncesindeler. Sokaklara çıkmamalarının da nedeni bu.
Kestirmeden söyleyelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti, iş yaparken yalnızca İslami kimliğin taleplerine göre hareket etmeye devam ederse, bu ülkenin diğer yarısının (ya da yarısına yakınının) kendileri gibi düşünmediğini ve fakat Cumhurbaşkanlığı makamı ve hükümet gibi organların onların taleplerini de dikkate alması gerektiğini atlarlarsa Türkiye daha çok benzeri darbelere gebe demektir.
Çünkü defalarca bu köşede ve başka yerlerde altını çizdiğim gibi kimlik siyaseti yapmak meşrudur ama kimlik siyasetini diğer kimlikleri bastırarak yapmak çatışmacıdır, toplumu iç savaşa davet edicidir. Bu nedenle de çok tehlikelidir. AKP’nin bu güne dek bu yolda ilerlediği çok açık.
Tek bir umut var o da darbe girişiminin Meclis’te ortaya çıkardığı hava. Bütün siyasi partilerin altına imza attıkları darbe karşıtı bildiri … Demokrasi adına bir yumuşama gibi duran bu gelişmeler kalıcı mı olacak yoksa yalnızca bir jest olarak mı kalacak yakında göreceğiz. İktidar partisi olarak AKP’nin kimlik siyasetinden vazgeçmesi ve Kürt sorununda çözüm masasına dönmesi mümkün müdür yakında göreceğiz.
Dedim ya yine de bir umut…
Yorum Yap