Otoriterliğin eşiğinde

  • 5.11.2011 00:00

 Seçimde AKP’ye oy vermemiş kesimlerde AKP’nin yüzde 50 oy alarak iktidara gelmiş olması, AKP’nin“kendi devletini” ve dolayısıyla da “kendi rejimini” yaratacağı düşüncesini güçlendirmişti. Kemalist rejimin geriletilmesiyle açılan siyasi alanın daha demokratik bir rejimle değil de daha otoriter bir rejimle doldurulacağı düşüncesi seçim mağlubu bu kesimler bakımından doğal sayılabilirdi.

AKP’ye oy vermemiş olmakla birlikte onun kemalist rejimi geriletmesinden giderek daha demokratik bir Türkiye yönünde adımlar atacağına dair umutlananlar da yok değildi. Nitekim seçimin hemen ertesinde, özellikle BDP’nin Blok oluşumuyla birlikte başarılı bir sonuç almış olmasının da katkısıyla bu yöndeki umutlar da bir anda artmıştı. Kürt sorunun çözüleceği, kemalist devletçi rejimin daha da geriletileceği, yeni bir anayasanın, üstelik de katılımcı bir biçimde yapılacağı ve aslında kadim diğer sosyal sorunlarımızın da çözülerek “normal” “demokratik” bir ülke olacağımız düşüncesi demokrat bütün insanları heyecanlandırmıştı.

Ama olmadı. AKP iktidara geldikten sonra ne yapacağını bilen bir tavır sergilemedi. Özellikle Kürt meselesindeki ikircikli ve net olmayan tutumu PKK şiddetini davet edince (bu cümleyi tersten kurarak, “PKK şiddeti, hükümeti ikircikli ve net olmayan bir tutuma itti” deseniz de kabulümdür) şu anda içinde bulunduğumuz karamsar tablo oluştu.


Bu tablonun ardında KCK operasyonlarının devam etmesi ve son olarak geniş bir demokrat kesimin gözünde değerli üç kişinin tutuklanmaları (B. Ersanlı, A. Berktay, R. Zarakol) öyle amaçlanmamış olsa bile bir tür “gözdağı” anlamı taşıyarak otoriterleşmenin işareti haline gelmiş durumda.

Geçenlerde Obama’nın başarısızlığı ile Erdoğan’ın başarısızlığı arasında ilişki kuran bir yazı yazmıştım. Tıpkı Obama gibi Erdoğan’ın da sorunlar karşısında ne yapacağını bilememesi, dolayısıyla adım atmada çekingen davranması sorunların çözümünü daha da erteleyerek deyim yerindeyse çürümelerine neden olduğundan sözetmiştim.

Tabii ki adım atamayan Obama’nın çözüm arayışlarıyla yine adım atamayan Erdoğan’ın çözüm arayışları arasında fark olduğu açık. Erdoğan’ın toplumsal doku, tarihî gelenek ve kişisel özellikleri onun daha otoriter davranmasını mümkün kılarken, Obama’nın çok merkezli ve liberal gelenekli bir toplumda böyle davranması pek mümkün değil.

O nedenle de 2008 kriziyle ezberleri bozulmuş bir Batı dünyasının içine düştüğü koordinasyonsuzluğun ve birlikte davranamamanın sonucu gelişen “müdahaleci yönetim”anlayışının, Erdoğan’ın, demokrasinin sınırlarını genişletmek yerine, “işleri ele alıp toplumun gidişine müdahale etmek daha etkili bir yoldur” düşüncesini teşvik ettiğini ve bu çerçevede onu otoriterleştirdiğini görmemiz gerek.

Çünkü daha istenir olsa da sorunları demokrasiyi kullanarak çözmeye çalışmanın maliyetli bir iş olduğu açık. Maliyetli bir iştir çünkü taraflar arasında bir uzlaşma yaratarak alınacak bir kararın zaman ve enerji maliyeti bir otoritenin doğrudan alacağı bir kararın maliyetinden daha yüksektir. O nedenle deeğer koşullar sizi sıkıştırıyor ve de içinde bulunduğunuz konjonktür de buna müsaade ediyorsa o zaman demokrasiyle değil otoritenizi kullanarak karar almak size daha doğru gelebilir.

Nitekim hükümetin bir zamandan beri KHK’larla aldığı kararların, karar verme erkinin doğrudan hükümette toplanmasına yönelik kararlar olduğu görülüyor. Benim gözüme takılan iki tanesiyle ilgili daha önce yazmıştım. KHK/643 ve KHK/649 ile “özerk” olarak kurulmuş“düzenleyici kurulların” neredeyse tümünün bu kararlarla hükümetin kontrolü altına alınmış olduğuna dair.

Bir hesaba göre (DPT’den Uğur Emek’in bir çalışmasında) toplam ekonominin yüzde 60’ına yakın bir kısmını ilgilendiren bu kurulların hükümetin kontrolü altına girmiş olması bu çerçevede çok düşündürücüdür. Son olarak dün itibariyle İMKB’nin de yine bir KHK ile yönetimine son verilip başkanın ve üyelerinin önemli bir kısmının hükümetin atama yetkisine alınmış olması da bu yöndeki gidişatta yeni bir aşama olarak değerlendirilebilir.

Gerçekten AKP, “kendi rejimini” ve “kendi devletini” mi kuruyor? Bu soruya tatmin edici bir cevap vermek mümkün değil belki ama dünya konjonktürünün tetiklediği “müdahaleci yönetim”anlayışının da sarmaladığı bir ortamda Erdoğan’ın Kürt sorununda ne yapacağını bilememesinin onu her geçen gün daha da otoriterleştirdiğini söylememiz mümkün.


erolkatircioglu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums