- 27.04.2013 00:00
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’de iktidara gelmesi toplumda oldukça geniş bir kesimin kimyasını bozmuştu. Bu kimya bozulmasının nedeni ise açıktı. Varolan Cumhuriyet düşüncesinin neredeyse“düşman” olarak gördüğü ve “irticacı” demeyi yeğlediği bir toplum kesiminin talepleri üzerinden bir iktidar kurulmuştu. Az buz bir iş değildi. “Sandıktan çıktığı için” de askerin dahi yapabileceği bir darbenin meşruiyetinin düşük olacağı endişesi darbe yapmayı planlayanların bile hesaba katmak zorunda kaldıkları bir durum olmuştu. Nitekim düzenlenen her tertip ya da planlanan her darbe bu gerçeğe çarpmış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Üstelik AKP’nin zaman içinde yine sandığa dayanan gücü daha da tırmanmış son seçimlerde ülkedeki iki kişiden birinin desteklediği bir parti hâline gelmişti.
Bu aynı AK Parti biraz “titrek” de olsa Kürt sorunuyla ilgili “açılım” yapmaya kalktığında yine Cumhuriyet düşüncesine bağlı kesimlerin tepkisiyle karşılaşmış ve başka birtakım tuhaflıkların da devreye girmesiyle savaş hâline geri dönülmüştü. Ama anladığım kadarıyla bu oyunu bozan Abdullah Öcalan oldu. Öcalan, AKP’nin endişelerinin çoğunu karşılayan ve AKP’nin ya da günümüzdeki herhangi bir siyasi partinin kolay kolay hayır diyemeyeceği demokrasinin çıtasını yükseltecek öneriler getirmesiyle yalnızca AKP’ye değil tüm Türkiye siyasetine yeni bir ufuk açtı. İçinden geçtiğimiz ve “çözüm süreci” denen süreç de bu süreç.
AKP ile Öcalan’ın önünü çektikleri bu süreç tıpkı AKP’nin iktidara geldiği günlerdeki gibi toplumun yine bazı kesimlerinin kimyasını bozdu. O kadar ki bırakın “milliyetçi” kesimlerin ve AKP tabanındaki dindar kesimlerin kimyalarının bozulmasını bazı sol ve liberal çevrelerde ve hatta Kürtlerin içinde de bu bozulma yaşanmaya başlandı.
Karşılaşılan durum öyle ya da böyle “laik kimlik” dünyası içinden gelen, AKP ve Erdoğan siyasetinden hoşlanmayan bazı sol ve liberal kesimlerle bazı İslami gruplar arasında Erdoğan’ın Kürtlerle kurduğu ilişkiden rahatsız olanların oluşturduğu bir siyasi durum gelişmekte. Burada Erdoğan’ın Kürtlerle, “başkanlık” konusunda anlaşma olasılığı, Erdoğan’ın zaman zaman yükselen antidemokratik düşünce ve davranışlarıyla birleşince bu kesimler üzerinde bir kâbus bulutu oluştu. İktidarın bir kere daha elde edilmesi çok uzak bir olasılık olacağını düşünen kesimlerle, Erdoğan’ın başkanlığıyla antidemokratik uygulamaların artacağı bir Türkiye’de soluk alınamayacağını düşünen kesimler arasında bir dayanışma ve ortak bir anlayış oluşmaya başlıyor. O nedenle de “çözüm sürecini” destekleyen ve fakat AKP’li olmayanların AKP’ye yataklık ettikleri eleştirisi giderek yükseliyor.
Doğrusu “çözüm sürecini” destekleyen biri olarak ben kendimi hiç de iktidarın dümen suyunda biri olarak görmüyorum. Kürt sorununun çözümüne doğru attıkları adım gibi adımlara destek vermeyi AKP’ye destekten çok Kürtlere destek vermek olarak değerlendiriyorum. O nedenle de önceki yazılarımda Öcalan’ın konuşmasındaki “kimlik siyaseti”nden çok “Türkiye siyaseti” kokan açıklamasının yeni ve muhalif bir siyasi alan açmış olarak değerlendirip “Aranan muhalefet bulunmuştur” başlıklı yazılar yazdım. Dolayısıyla benim için “barış sürecini” desteklemek “demokrasiyi” “barışa” tercih etmek gibi bir anlam hiçbir zaman kazanmadı. Aksine barış sürecinin Türkiye demokrasisinin çıtasının yükseltilmesine neden olacak bir gelişme olarak okudum. Üstelik bunu Erdoğan’ın antidemokratik bulduğum düşüncelerine rağmen yaptım.
Bu yarılma nereye varacak bilinmez. Ama son günlerde gazetemiz Taraf’a da yansımaya başladığı yönünde güçlü işaretler var. İlk olarak Kurtuluş Tayiz’in dün de Markar Esayan’ın görevden alınmaları ve arkasından da Oral Çalışlar’ın istifası ile devam eden gelişmeler sanırım bu tartışmaların etrafındaki gelişmeler.
Bu fikir tartışmalarının, esas niteliği düşünce gazetesi olan bu gazetede tartışılabilme imkânının ülke siyasetindeki sert çatışmacı iklime bulaştırılarak kurban edilmesi kabul edilebilir bir tutum olarak görülemez. O nedenle de ben bir an önce bugüne dek yapılan yanlışlardan dönülmesini dilerim.
Aksi durumda kimsenin kazanamayacağı bir durumun ortaya çıkacağı oldukça açık.
erolkatircioglu@gmail.com
Yorum Yap