- 31.01.2013 00:00
Belki de bu ülkenin en mağdur kitlesi, kendini Kemalist, Batıcı ya da laik kimlikle tanımlayan ve genellikle de CHP’ye oy veren kesimleridir desem çok mu yanlış bir cümle kurmuş olurum dersiniz?
Sanmıyorum.
İmparatorluk yıkılırken yeni bir devlet kurma amacıyla davranan o günün asker ve siyaset elitinin gönlünde olan ama toplumda karşılığı olmayan bir Batılılaşma düşüncesi etrafında kurgulanmış olan bu kimlik aslında o günün asker ve siyaset elitinin hayalleri çerçevesinde şekillenmiş ve şekillendirilmiş bir kimliktir. Bu nedenle de bu kimliğin varlık nedeni olan varsayımların ve kabullerin çoğu yapaydır, zorlamadır ve gerçek dışıdır. Ama ne var ki o günün devlet elitleri tarafından yaratılmış olmasından dolayı onun parçası olmuş ve varlığını da bugüne kadar devam ettirebilmiş yapay bir kimliktir.
Cumhuriyet idaresi İmparatorluktan devralmış olduğu etnik köken ve dinî inanç bakımından büyük farklılıklara sahip bu toplumu işte bu Kemalist Batıcı kimlikle yönetmiştir. Tabii bu yönetenler de toplumu kendi düşünceleri olan Batılı, laik ve Türk milliyetçisi bir zihniyet dünyası içinde dönüştürmeye ve asimile etmeye çalışmış ve bunda kısmen de başarılı olmuşlardır.
Ne var ki kendini “İslami” ve “Kürt” kimlikleri çerçevesinde tanımlayanlar Cumhuriyet kurulduğundan beri rahatsız olmuşlar ve devletin kendilerine yaptığı müdahaleler nedeniyle de kendilerini “mağdur” hissetmişlerdir.
Uzatmayalım. Bugünlerde yaşadığımız değişim, işte bu devleti yöneten ve devleti yönettiklerinden dolayı da kendilerini çoğunluk zanneden “Kemalist, Batıcı ve laik” kesimin aslında kendilerinin çoğunluk olmadığı gibi devleti yönetme erkinin de büyük ölçüde askerden sağlanan bir güçle yapılageldiğini fark etmiş olmasından kaynaklanıyor. CHP’deki sarsıntıların nedeni de bence bu gerçekle ilişkili.
Gerçek mağdur
Doğrusu bir boyutuyla hatırlattığım Cumhuriyet tarihinin bu gelişim çizgisinde, devlet elitleri tarafından yaratılmış bu kimliğin, zorlama, yanlış ve çarpıtılmış varsayım ve kabuller nedeniyle toplumdan bu kadar uzak, bu kadar güvensiz ve bu nedenle de mutsuz bırakılmış olmasından giderek onun aslında belki de diğer kimliklerden çok daha fazla mağdur edilmiş bir kimlik olduğunu söylemek de mümkün.
Birgül Ayman Güler’in açtığı tartışmanın ve dünkü Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının aslında bu durumu fark eden bu kimlik siyasetçilerinin çaresizliğini anlatan ilginç anekdotlar olduğu ortada.
Neler yapılmalı?
Bugün bu tartışma çerçevesinde birçok kişi CHP’de neler olabilir diye tartışıyor. Tabii ki CHP’nin bölünme olasılığı varolan “ulusalcılar” “yenilikçiler” çerçevesinde önemli ve siyasetin önümüzdeki dönemlerde nasıl gelişeceğiyle ilgili de merak edilen konuların başında geliyor. Ama eğer CHP’den gerçek anlamda bir “sol” ve “demokrat” siyaset murad edenler varsa yukarıda ifade etmeye çalıştığım bu kimlik sorununu ciddiye almaları yararlı olabilir.
Daha açık ifade edecek olursam “Kemalist, Batıcı ve laik” kimlikle kendilerini tanımlayanların, değişmekte olan “vesayet rejimi”nin, yani bu Cumhuriyet’in başından beri süregelen “devletçi zihniyetin” en önemli mağdurunun kendileri olduklarını fark etmeleri gerekiyor. Yalan yanlış bir tarih ve toplum bilgisiyle Batılılaştığını ve modernleştiğini sananların aslında Batı’dan da modernlikten de uzaklaştırıldıklarını kavramaları gerekiyor.
Böyle bir sorgulama sonunda nasıl bir toplum hayalinin kendi hayalleri olduğunu belirlemeleri ve bunun üzerinden giderek topluma nasıl bir siyasi söylem içinde sesleneceklerine karar vermeleri gerekiyor.. Böyle bir sorgulama ve arayış gerçek bir sol parti olmanın da bence temel koşuludur.
Bunun ötesinde söylenenlerin lafügüzaf olacağı bence yeterince açık.
erolkatircioglu@gmail.com
Yorum Yap