Savaş, çatışma ve ekonomi bilimi

  • 28.08.2012 00:00

 Oysa bu olayların olduğu toplumları düşünürseniz bu olayların aynı zamanda büyük ekonomik yıkımlar anlamına geldiği de açıktır. Devletler arası bir savaşın her iki tarafın insan ve ekonomik altyapısında yol açacağı tahribatlar, ya da bir iç savaşın neden olacağı insan kayıpları ve yaratacağı toplumsal huzursuzluk ve bunların ekonomide neden olacağı düşük yatırım, düşük tüketim ve düşük ekonomik aktivitenin topluma maliyeti, bütün bunlar savaş ya da iç savaş gibi bir konunun ekonomi bilimi tarafından da ele alınmasını gerekli kılıyor.


Oysa ancak son zamanlarda iktisatçılar bu konular üzerine kafa yormaya başladılar ve ekonomi biliminin sağladığı araçlarla gerek teorik ve gerekse ampirik olarak savaş, iç savaş, kutuplaşma gibi konular üzerine eğildiler. (Bu konuda önemli katkılardan biri Hintli Amerikalı iktisatçı Debraj Ray’e aittir ve ben 30 Ocak 2012 tarihli Açık Görüş’te yayınlanan “Kimlik Sorunlarının Ekonomi Politiği” adlı yazımda Ray’in fikirlerini bu sayfalarda özetlemiştim). Özellikle bu türden altüstlükler “gelişmekte olan” ülkelerde olduğundan olsa gerek, bu konular özellikle Amerikan üniversitelerinde “gelişme ekonomisi” dersleri kapsamında okutulmakta. Tabii burada bizdeki iktisat eğitimine bakarsak, benim bildiğim kadarıyla Türkiye üniversitelerinin ekonomi bölümlerinde bu türden dersler olmadığı gibi, bu türden konular “gelişme iktisadı” kapsamında da okutulmamakta.

İnsani maliyeti çok yüksek

Savaşların, iç savaşların ve isyanların insan toplumuna maliyetiyle ilgili birkaç istatistik bile konunun ne ölçüde yakıcı olduğunu anlatır. 1945-1999 yılları arasında 25 adet “devletler arası” savaş olmuş ve bu savaşlarda 3 milyondan fazla insan ölmüş (tam rakkam 3 milyon 330 bin ölü). Aynı zaman diliminde 73 ülkede 127 iç savaş olmuş (bunlardan 25’i 1999’da hala olmaktaymış) ve bu savaşlarda 16 milyon insan ölmüş. Bu sayıya yerdeğiştirmeler nedeniyle kaybolan ve hastalıktan ölenler dahil değilmiş. Bu savaşlarda ya da çatışmalarda kaybolan refah ise dünya ülkelerinin gayrisafi milli gelirlerinin yüzde 8’i imiş. (Bu veriler Upsalla üniversitesi UCDP/PRIO armed conflict database’den alınmıştır, ayrıca burada ele aldığımız konuda önemli bir survey için bkz. Christopher Blattman and Edward Miguel, “Civil War” Journal of Economic Literature 2010, 48:1, 3-57).

Görüldüğü gibi 50 yıl gibi bir zaman diliminde bunca insanın ölümüyle sonuçlanan savaş, iç savaş ve çatışmaların sıklığını anlayabilmek gerçekten de yalnızca siyaset bilimini değil, iktisat başta olmak üzere çeşitli bilim alanlarının da katkısını gerektiriyor. Fakat dehşet veren bu sayıların yanısıra iyimser olarak yorumlanacak gelişme ise bu savaşların son yıllarda azalıyor olması. Örneğin dünyada 1992’de 51 tane aktif çatışma varken bu sayı 2006’da 32’ye düşmüş. Bu sayıya bizim Kürt sorunu dediğimiz “iç çatışma” da dahil. (Bkz. Christopher Blattman and Edward Miguel, age. 6.)

Silahlı örgütler kurmak ve savaşmak yıkıcı ve riskli bir faaliyettir. Böyle olmasına rağmen taraflar neden ve niçin savaşırlar? Bu temel soruya çeşitli cevaplar verilmeye çalışılmıştır ama bugüne dek tatmin edici bir cevap da bulunamamıştır. 

Akla gelenlerden ve tarihte sık görülenlerden biri bir “kaynağı” elde etmek üzere yapılan savaşlardır (örneğin Irak savaşında olduğu gibi, petrol).

Ama eğer savaşlar yıkıcı ve riskli ise “rasyonel” davranan taraflar neden yıkıcı bir savaşı yapıcı bir uzlaşmayla çözmeyi tercih etmiyorlar ve kaynağı birlikte kullanmanın yollarını aramıyorlar ki? Açıktır ki çeşitli nedenlerle tarafların “rasyonel” davranmaları mümkün olmadığında savaşlar da kaçınılmaz hale geliyor.

Savaşların “rasyonel” nedenleri konusunda uğraşan iktisatçılardan biri olan James D. Fearon bu nedenleri üçe ayırarak diyor ki: a) Liderler daima rasyonel olarak değil kararlarında duygusal olarak da davranırlar ve çıkarlarını ve risklerini yeterince hesap edemeyebilirler, b) Liderler tamamen “rasyonel” olabilirler ama çatışmanın politik maliyetlerini üstlenmek istemeyebilirler, c)Liderler rasyonel de olabilirler ve fakat savaş yine de kaçınılmaz olabilir. Bu üçüncüsünden giderek Fearon iki temel mekanizmaya dikkat çeker. Bunlardan birincisi “asimetrik enformasyon”, diğeri ise “kendini bağlama (taahhüt) sorunu”. Birincisinde tarafların birbirlerinin güçleriyle ilgili bilgilerinde simetrik olmayan durumların varlığının savaş kararı üzerinde etkili olabileceği (Örneğin Irak’ın gücünü abartarak göstermesi bir tür savaşı önlemeye çalışmanın gayretlerinden biriydi); ikincisi ise özellikle “üçüncü bir tarafın olmaması nedeniyle her iki tarafta da uzlaşma yeteneğinin olmaması hali. (Bkz. James D. Fearon,. 1995. “Rationalist Explanations for War.” International Organization, 49(3): 379-414).

Düşük yoğunlukluda durum

Savaş, iç savaş ve demokrasi arasındaki ilişkiler üzerine en etkili yazarlardan biri ise Türkiye’li Daron Acemoğlu’dur. Bu yazıyı bitirmeden Acemoğlu’nun James A. Robinson’la yazdıkları meşhur çalışmalarından da sözetmek yararlı olacaktır. Acemoğlu ve Robinson, bu çalışmalarında oldukça soyut bir model çerçevesinde çatışma, şiddet ve demokrasi konularını ele aldılar. (Bkz. Daron Acemoglu, and James A. Robinson. 2001. “A Theory of Political Transitions.” American Economic Review, 91(4): 938-63). Aslında yaptıkları toplumların neden “demokrasiye” doğru evrildiklerini açıklamaktı. Modelde devleti kontrol etmek üzere “elitler”le “yoksullar” yarışıyorlar. Yoksullar elitleri tehdit ettiklerinde (daha fazla vergi vermemek vs gibi) eğer bu tehdit sahici bir tehditse (yani grev, protesto yürüyüşleri, çatışmalar varsa) elitler bu tehdite karşılık yoksulların oy verme haklarını genişleterek cevap veriyorlar. Böylelikle elitlerin ve yoksulların aralarındaki ilişki çerçevesinde demokratik kurumlar gelişirken çatışma ve iç savaş olasılığı da azalıyor.

Aslında bu konuyu uzun bir zamandan beri yaşadığımız “düşük yoğunluklu” mudur karar vermesi zor Kürt sorunu etrafındaki çatışmaların tahammül edilmesi zor tırmanışı karşısında daha soğukkanlı düşünmemizi sağlamak üzere kaleme almaya çalıştım. Ama düşünürken de yazarken de kapıldığım duygu bizim Kürt sorunumuzun bu teorilerin yardımıyla açıklanması zor. Bir başka ifadeyle bu sorunun ardında “ekonomik nedenler” olabilir ama bu sorun bu “ekonomik nedenlerle” açıklanabilecek bir sorun da değil. O nedenle de bu konuyu, kamuoyunda, siyasilere ve çatışan taraflara daha sağduyulu düşünmeyi mümkün kılacak ve yalnızca ekonomi değil diğer bilim alanlarının da katkılarını alarak tartışmakta yarar var.

Bu yazı bu ihtiyacı vurgulamak üzere yazıldı. Ama inanıyorum ki başka alanlarda benzer ihtiyacı duyan bilim adamları da var. Bunların kamuoyu önünde özgürce tartışabilmeleri bu sorunun çözümünde de önemli bir adım olacaktır. Tabii “özgürce” tartışabilmeleri bir olmazsa olmazdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums