“Bir tweet attım, hayatım değişti” diye başlayayım yazıya. Bir dostumun attığı mesajda söylediği gibi, bir gün attığım tweetin uluslararası krize yol açacağını 40 yıl düşünsem aklıma getiremezdim. Ama burası Türkiye, her şey oluyor. İnsanlar tek bir tweet yüzünden cezaevlerinde süründürülüyor, pasaport hakları elinden alınıyor, açlığa, işsizliğe mahkûm ediliyor.
Normal, aklı başında bir ülkede gülüp geçiştirilecek bir olayın Türk-Amerikan ilişkilerinde krize yol açmasının tek sebebi, AKP’nin akılsız politikalarının ülkeyi soktuğu bataktır. Altı ayda bitmesini umduğu bir savaşta istediği hiçbir sonucu elde edemeyen, üzerine milyonlarca mülteci gerçeğiyle başbaşa kalan AKP, ortaya çıkan tablonun sorumluluğunu ABD’ye yıkmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Bahçeli’nin siyasi hayatının bittiğine ilişkin tweetim, Washington’a ayar vermek için yeni bir vesile oldu. Twitter’a cep telefonundan giren biri, muhtemelen tweetleri aşağı doğru kaydırırken benim tweetimi farkında olmadan “like” etti. Benim de zaman zaman başıma geliyor çünkü. Elçilik ardından açıklama yapıp özür diledi ama bedava mal bulmuş hissine kapılan AKP yönetimi eleştirilerinin tavrını giderek tırmandırdı. Komedi filmine dönüşen olayda iş, Amerika’nın Ankara Büyükelçisi’nin Dışişleri’ne çağrılmasına kadar vardı.
Türkiye diplomasisinin son yıllardaki sefaletini, aculluğunu gösteren başka bir olay az bulunur herhalde.
Tweetten başlayalım… MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sağlık durumunun artık aktif siyasi hayata dönmesine el vermeyecek noktada olduğu Ankara’da herkesin bildiği sır. Bahçeli’nin sağlık durumu ülke için önemli bir bilgi çünkü partisi iktidarın fiili ortağı. Dış siyasetinden Kürt meselesine kadar birçok alanda politika belirleyicisi. Damadın kabinede kalıp kalmaması bile Bahçeli’nin meselesi.
Türkiye'nin tepkisinin ardından ABD Büyükelçiliği iki kez Twitter hesabından paylaşım nedeniyle özür dilemek zorunda kaldı.
Böyle bir siyasi kimliğin sağlık durumu haberdir, takip edilmesi gereken bir meseledir ve Türkiye’nin iç barışı dahil birçok konuyu etkileyebilecek bir gelişmedir. Her gazeteci gibi ben de izliyor ve öğrendiklerimi takipçilerimle paylaşıyorum, paylaşmaya da devam edeceğim.
Burada garip olan kendisine gazeteci diyen iktidar yalamalarının sahiplerinden izin alamadıkları için bu konuyu gündemlerine alamamaları, haber konusu haline getirememeleridir. Bahçeli’nin sağlık durumu devlet sırrı muamelesi haline gelmişse, ortada ciddi bir sıkıntı var demektir oysa.
Ey okur, bu tiplerin karakterine iyi dikkat edin. Bunlar haber yapamaz, ellerine tutuşturulan bilgileri paylaşmaktan, gündemi karartmaktan başka bir işe yaramazlar. Devletin, iktidarı çok rahatsız etmeyecek bir iki hikâye, bol Atatürkçülük sosuyla gündem olurlar ama asıl işleri gerçek gündemi, hakiki hikâyeyi gizlemeleridir. Onun için gerçek gazetecileri kıskanır, her fırsatta devlet ağzıyla karalamaya çalışırlar. Ruhlarını para için satmış zavallılardır bunlar.
Gelelim, beni darbecilikle, terör örgütü bağıyla suçlayan AKP’lilerin durumuna. Zincir tweet atarak bu konuda tavrını netleştiren AKP Sözcüsü Ömer Çelik, bu “terörist” SABAH’ın Genel yayın Yönetmeni iken Turizm Bakanı olabilmek için az aramamış, ricada bulunmamıştı ama fazla itibar görmemişti tarafımızdan. Şimdi devir değişti, devletin dilini sahiplendi. Çünkü gerçek bir hukuk düzeni ve demokrasi kendisi için riskli hale geldi.
Şimdi demokrasi narası atanlar 27 Nisan gecesi kaçacak yer ararken bu “terörist” SABAH Gazetesi’nde dokuz sütuna “Darbeye Hayır” manşeti atabilmiş tek yayın yönetmeniydi. Bu “terörist” hayatında bir kere, o da davet üzerine Genelkurmay Başkanlığı’na gitmiş, askerlerle ilişki kurmamaya özen göstermiş bir gazeteciydi. Özellikle Genelkurmay’la ilişkili gazetecilerin ne halde olduklarını gördükten sonra.
AKP’ye açılan kapatma davasında Genel Başkanı’nızın davet ettiği bir avuç gazeteciden biriydi bu “terörist...” 27 Nisan e-muhtırasında da, AKP’ye kapatma davası açılmasına da ilkeleri gereği dimdik durmuş, herkes susar veya destek verirken sesini yükseltmiş biriydi.
Şimdi aynı işi, daha küçük ama yürekli bir kadroyla Ahval’de yapmaya çalışıyoruz. Yaptığımız haber, attığımız tweet dikkat çekiyor çünkü gerçeği ve inandığımızı yazıyoruz. Hayatın her alanına dokunan haberciliğimiz korkutuyor, rahatsız ediyor bu beyleri. Ellerinden geleni artlarına koymasınlar çünkü biz iyi yaptığımız işi yapmaya devam edecek, Ahval’i her geçen gün daha da büyüteceğiz. Ne engelleri, ne saldırıları bizi yolumuzdan döndüremeyecek.
İşimizi, gazetemizi, yaşamımızı elimizden aldınız ama tweet atma hakkımızı, gerçekleri dile getirme özgürlüğümüzü elimizden alamayacaksınız. Irkçı bir siyasi çizginin peşine takılıp Kürt düşmanı ve inkârcısı bir çizgiye geldiniz, hukuk ve demokrasinin tüm temel ilkelerini ayaklar altına aldınız. İnsanları baskı ve şiddetle korkutup sindirdiniz ama bir yere kadar.
Zamanınız doldu, artık yolcusunuz. Kendiniz de bu gerçeği görüyorsunuz. Ne savaş, ne elinizdeki devlet ve medya gücü bu gerçeği değiştiremez. Hesap verme günü yaklaşıyor, telaşınız ve öfkeniz de bundandır. Hiç olmazsa kendinizi uluslararası alanda rezil etmeseydiniz...
Yorum Yap