- 28.09.2019 00:00
İzmir’in yıllarca beşik gibi sallanmasına alışkın biri olarak İstanbul’un deprem bölgesi olduğunu bilmiyordum açıkçası… Ta ki 19 Ağustos 1999 depremine kadar. O günden sonra İstanbul’un nasıl ciddi bir tehlike altında olduğunu, tsunami dahil her riske açık olduğunu sağır sultan bile duydu öğrendi…
Deprem gecesi eve geç gelmiştim. Gece yarısı sarsıntıyla uyanınca biri yatağı sallıyor düşüncesiyle uyanmıştım. Uzun süren sarsıntının ardından yeni tadilat yaptırdığımız evimizde bir hasar olup olmadığını anlamak için evi dolaşmış ve bir bardak bile devrilmemiş olduğunu görünce şiddeti benim abarttığımı düşünmüştüm.
Ancak evin önünde yavaş yavaş büyüyen kalabalık bu fikrin yanlış olduğunu anlamama yetmişti. Giyinip sokağa çıkana kadar cep telefonlar devreden çıkıp gazeteyi arama imkanım kalmamıştı. Çevredeki apartmanlardan inenler gerçek bir şok içindeydi…
Arabaya atlayıp gazeteye gittiğimde bütün arkadaşların bahçede olduğunu görmüştüm. Sabah binası ciddi sallanmış, baskı makineleri bile yerinden oynamıştı. Elektriklerin kesildiği binada jeneratörle izlediğim tek kanal TGRT veya TGRT-Haber idi ve kanal o gece başarılı bir habercilik örneği verdi. Gölcük, Sapanca ve Adapazarı’ndan gelen haberler ürkütücüydü…
Baskı makinesi onarılana kadar hazırladığımız tam sayfayı gören Dinç Bilgin (Her büyük olayda mutlaka gazeteye gelen bir patrondu) ilk başta manşet ve haberi biraz abartılı bulmuştu ama sonraki gelişmeler o sayfadaki bilgileri bile yetersiz bıraktı…
Deprem, Kızılay’ın yetersizliği, depremzedelere 2. Dünya Savaşı’ndan kalma çadırların dağıtılması, yemek sağlanmasındaki yetersizlik ve haberleşmenin günlerce kesilmesi o dönemden aklımızda kalanlardı…
AKP bu depremin ve ekonomik krizin arkasından iktidara geldi. Kemal Derviş döneminde alınan önlemler ekonomideki çöküşü durdurmuş, yukarı doğru ivme başlamıştı. AKP’nin tek yapması gereken bu programa sadık kalmasıydı. İlk başta kaldı ve Avrupa Birliği yakınlaşması sayesinde gelen kaynakla bir Lale Devri yaşattı ülkeye…
Ardından içinde kapanma, hukuk dışına kayış, dünya ekonomisindeki değişimler bu tabloyu tersine çevirdi ve ülke ödenmesi giderek zorlaşan bir borç yüküyle karşı karşıya kaldı…
AKP yönetimi bilim ve akıldan uzak, yolsuzluklara ve kendini zenginleştirmeye odaklanmış anlayışıyla toplumun ihtiyacı olmayan büyük havaalanı, şehir hastaneleri ve camiler gibi projelere servet gömerken depremi aklına bile getirmedi. Getirmediği için bugün sürekli kendi halkına yalan söylüyor.
Soma’da 301 kişinin öldüğü maden faciası gibi depremi de Allah’ın takdirine bağlamaya hazırlanıyor. Halkla bağınız koptuğunda 300 ile 300 bin kayıp arasında fazla bir anlam ve değer farkı kalmaz zaten. Enver Paşa’ya atfedilen Sarıkamış faciası tepkisini hatırlayın. Kendisine 90 bin askerin donarak öldüğü bilgisi verildiğinde Enver Paşa’nın tepkisi basittir: Zaten öleceklerdi…
AKP iktidarının zihniyeti de kahraman ilan ettiği Enver Paşa’dan farklı değil bu konuda. Bugüne kadar depreme karşı en basit önlemi bile almayan, insani bir kentsel dönüşüm yerine kendisini ve müteahhitleri zengin edecek bir gökdelen furyasını tercih eden AKP zihniyeti, halkın yaşadığı gerçeklikten tamamen kopmuş durumda.
“Toplanma alanlarına inşaat yapılmayacak diye bir kural yok” diyebilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın tepkisi bu gerçeğin açık dışa vurumu. Halkı ve karşı karşıya olduğu tehlikeyi görmeden gelen bir rahatlık, umursamazlık.
Türkiye, AKP iktidarının zenginleşme ve büyüklük kompleksi yüzünden 1999 Depremi’nden bu yana İstanbul depremi için tek bir adım atmadı. Bugün bir deprem olsa Türkiye varlığını bile tehlikeye atacak bir riskle karşı karşıya kalacak. Profesörler yerine tarikat şeyhlerini dinleyen bir zihniyetten başka türlü bir eylem beklemek de gerçekçi değil aslında. Bilim insanlarının söylediği de nettir. İşte Naci Görür’ün tesbitleri:
“Bu iki deprem enerjiyi boşalttı, bundan sonra daha küçük deprem olacak’ lafı yanlış. İki deprem daha fazla gerilmeye sebep oldu. Ve neticesinde fayı kırılmaya zorluyor. Bu kilitli fay kırılırsa eğer beklediğimiz deprem minimum 7.2 büyüklüğündedir. Bu fay 70-75 kilometredir.
Marmara’da 7’den büyük bütün depremlerin arkasından tsunami olmuştur. Dolayısıyla da bu depremde de tsunami bekliyoruz. Burası bir iç deniz. Okyanuslardaki gibi bir tsunami resmi kimsenin aklına gelmesin. 1999 depreminde de bu oldu. 4 metreye kadar sular yükseldi.
Fayda 75 km’lik alan kırıldığında 7.2 şiddetinde bir deprem olur ve 40-50 saniye sürer.”
Hasta olunca doktora gidersiniz; teşhiş yapar, tedavi yollarını söyler. Deprem söz konusuysa jeoloji profesörlerine, mimarlara, bilim insanlarına kulak vermek gerekir. Bilim yanılabilir ama yalan söylemez. AKP size yalan söylüyor, kandırıyor. Bunu görmek için yandaş medyanın deprem olmamış gibi davranan sayfalarına bakmanız yeter. Deprem tehlikesinin kapıda olduğu gerçeğini bile halktan saklayan bir iktidar neler yapmaz...
Yorum Yap