Trump’ın yaşadığı kriz ve Türkiye’ye dersler!

  • 2.02.2018 00:00

 Amerika Başkanı Donald Trump’ın başı fena dertte. Yıllardır avukatlığını üstlenen Michael D. Cohen, Özel Yetkili Savcı Robert Mueller’e önemli itiraflarda bulundu. Amerikan medyasına göre; Trump’ın eski avukatı yeni düşmanı savcıya toplam 70 saat ifade verdi.

Bu ifadesini muhtemel belge ve telefon kayıtlarıyla kanıtladığı için, savcı da Kongre’ye yalan söylemek ve seçim kampanyası finansman kurallarını çiğnemek gibi suçları işleyen eylemleri için mahkemeden ceza indirimi talep etti. 

Suçlama, Trump ve ekibinin Moskova’da bir Trump Tower inşaası için Rusya Devlet Başkanı Putin nezdindeki girişimlerini Cumhuriyetçi Parti adaylığını garantiledikten aylar sonra da devam ettirdiği. Yani hem Trump, hem Cohen bu konuda yalan söyledi.

Zaten şu anda Amerikan medyasında “Trump” ve “Yalan” sözcükleri bir arada anılıyor. Ekrana çıkan herkes Trump’a yalancı diyor.

Çok detaya girmeden Trump’ın kampanya ekibi üzerinden Wikileaks kurucusu Assange ile temasa geçtiği ve Clinton hakkındaki emaillleri ele geçirdiği suçlamalarını da ekleyeyim. Bu ciddi bir suçlama çünkü özel hayatın gizliliği ve kişisel bilgilerin korunmasını amaçlayan Bilgisayar Yasası’nın ihlali anlamına geliyor.

G-20 zirvesi için Arjantin’e giden Trump, Putin’in oyuncağı olduğu hissiyatını güçlendiren bu gelişmelerin ardından Rusya lideri Putin ile bir araya gelmeyi göze alamadı ve görüşmeyi iptal etti. (Burada bütün yorumcular, herkese efelenen Trump’ın Putin’e karşı kuzu kesilmesine dikkat çekiyorlar.) Sadece onu değil, zorlu geçmesi beklenen Güney Kore ve Türkiye liderleri olan görüşmelerini de iptal etti. İlhan Tanır’ın da vurguladığı gibi, Trump şu anda sıkıntılı konulara odaklanacak durumda değil ve bu liderlerle yapacağı görüşmelerden bir sonuç alma beklentisi de yok.

Beyaz Saray’ı yakından tanıyan gözlemcilere göre, bu hem Trump’ın kendini koruma duygusundan ve zayıflığından kaynaklanıyor. Yorumcular, Monica Lewinsky davası nedeniyle başkanlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan Bill Clinton’ın sorunları ayrıştırabilme yeteneğinden ve kişisel sorunları ile devlet idaresini ayrı tutabilme becerisinden övgü ile söz ediyor. Avukatları ile görüştükten sonra devlet işleriyle hiçbir olmamış gibi ilgilenmeye devam edermiş Clinton...

Trump’ın böyle bir becerisi yok. Kafası Cohen’in ne anlatmış olabileceği ve Mueller’in elinde ne gibi bilgiler olduğu konusuna kilitlenmiş durumda çünkü sadece başkanlığını riske sokan bir gelişme ile değil, vergi kaçakçılığı, Rus mafyasıyla işbirliği gibi suçlamalarla da karşılaşabilir. 

G-20 zirvesi, küresel ısınma, Ukrayna gerilimi falan Trump’ın umurunda değil şu an. Yani, dünya lideri Amerika bir süre kaptansız gemi durumda…

Trump yönetimindeki Amerika, bir süredir içine kapanma eğilimleri gösterse de, ABD yönetiminde büyük önem taşıyan başkanın sahneden fiilen çekilmesi dünya için Kore’den Suriye’ye önem taşıyan coğrafyada büyük riskler taşıyor. Bu boşluktan yararlanmak isteyen kimi aktörler, Erdoğan dâhil fırsatı değerlendirmek isteyebilir. Bu da hem Suriye, hem Türkiye için yeni riskleri gündeme getirebilir.

Ankara’yı böyle bir girişimden engelleye tek faktör, bölgedeki Amerikan askeri varlığı. Ancak bölgede Türkiye’nin ilintide olduğu çok sayıda İslamcı grup var ve onların bir şekilde devreye sokulması ihtimal dışı değil. Ankara ve Moskova hedeflerde uzlaşırsa, bu fırsatı değerlendirmek isteyebilir.

Türkiye’yi ilgilendiren sadece Suriye boyutu değil elbette. İşin bir de hukuk ve demokrasi boyutu var. Trump, doğrudan halkoyuyla seçilmiş bir başkan. Dünyanın en güçlü lideri. Ülkeleri yerle bir etme imkânı olan bu başkan, yasama organlarının ikisi birden kendi partisinin elindeyken özel yetkili savcı Mueller’i devre dışı bırakamadı. Mueller, Amerikan halkının ödediği vergilerle müthiş bir strateji hazırladı ve yoluna devam etti.

Trump, Mueller’i görevden alma düşüncesini dillendirdiğinde ilk karşı çıkanlar kendi atadığı Adalet Bakanı ve Cumhuriyetçi senatörler oldu. Sonunda Adalet Bakanı’nın görevden alıp kendine emir eri gibi bağlı birini vekâleten göreve getirdi ama bu gelişme onun da elini kolunu bağladı.

Oysa Türkiye 17-25 Aralık’ı yaşadığında yaşananları hatırlayın. Erdoğan, bu soruşturmayı yöneten polis-savcı ve hakimleri görevden alıp tutukladığında, toplum veya muhalefetten tek bir tepki gelmedi.

Kurumları oturmuş, hukuka saygılı bir toplum ve devletler ile öyle olmayan devlet ve toplumlar arasındaki fark da burada ortaya çıkıyor. Türkiye, Erdoğan liderliğinde tek adam rejimine giderken aynı eğilimlere haiz Trump’ın önünün, oturmuş tutum ve kurallarla nasıl kesildiğini görüyoruz.

Türkiye zamanında hem 17-25 Aralık, hem de o soruşturmayı yürüten polis ve savcıların hukuk dışı işlemleriyle hesaplaşabilseydi bugün olduğu noktada olmazdı. Türkiye’yi bu karanlık günlere getiren asıl gelişme, yolsuzlukların üzerini kapatmakla kalmayıp hukuk devletinin kalan kırıntılarını yerle bir eden 17-25 Aralık’ta başladı.

Amerika’da yaşananlar, kimilerinin küçümsediği “burjuva demokrasisi”nin hala mevcutlar içinde en iyisi olduğunu göstermekle kalmıyor, bağımsız yargı ve medyanın önemini de gözümüze sokuyor. Açıkçası Türkiye devleti de, toplumu da hala o noktadan binlerce ışık yılı uzakta...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums