- 28.06.2018 00:00
Faşizan koşullarda gidilen bir seçimden demokrasinin galip çıkmasını hiç umut etmedim.
‘‘Faşizm sandıkta yenilir mi?’’ başlıklı yazımda insanların umudunu kırmadan gerçeği dile getirmeye çalıştım. Dünya tarihinde seçimle gitmiş faşist bir rejim yoktur, Türkiye de bunun istisnası olmadı.
Muhalefet ringe tek kolu bağlı bir boksör gibi çıkmış ve daha da vahimi bu koşulları doğal kabul etmiştir. Hatta gömleğin ilk düğmesini iliklerine yapılmıştır zaten. Sonuç bunun ilanı oldu.
Seçim OHAL koşullarında, medya gücünün yüzde 90’ını, kamu gücünün tamamını, sandıkların denetimini elinde tutan bir iktidar tarafından gerçekleştirildi. Bu seçime adil ve eşit demek mümkün değildir. İktidar medyasının yaptığı yalan haberlere sosyal medya, okumuş kesim güldü geçti ama bu Anadolu’daki insanın kafasına gerçek olarak nakşoldu.
AKP’nin MHP ile 7 Haziran’dan itibaren kurduğu ortaklık, Türkiye için koyu karanlık bir sürecin başlangıç noktası oldu maalesef. Bu işbirliği, AKP içindeki ılımlı insanların tamamen bastırılması sonucunu doğurdu. Bu ortaklık aynı zamanda azgın bir milliyetçi dalgayı daha da coşturdu.
Hiç kuşkunuz olmasın ki, sandıkta elde edilen bu başarı bu azgınlığı daha da arttıracaktır. Kürtlere yönelik baskının artması bu seçimin ilk ve kaçınılmaz sonucu olacaktır. Amerikan yönetiminin Suriye’de Türkiye ile işbirliğine gitmesi ve çatışmanın Suriye ve Irak Kürdistan’ında giderek yaygınlaşması beklenmeli.
7 Haziran’da gerçekleşen darbe, 12 Eylül’ün devamıdır aslında. Kürtlerin önünü kesmek ve Türkiye’yi dindarlaştırma projesiydi özünde 12 Eylül, bugün onun yeni bir versiyonunu izliyoruz.
Seçim yenilgiyle sonuçlanmıştır ama gelecek açısından umutlu olmak için yeterli neden vardır. Birincisi Muharrem İnce’nin performansıdır. Bu sansür ve yok sayma ortamında CHP’nin yaklaşık 10 puan üzerinde bir oy alan İnce, eşit ve adil koşullarda daha yüksek oy alma potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir.
CHP’de Fenerbahçe’de yaşanan değişimin bir benzerinin yaşanması kapısı açılmıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayı bile beklemeden koltuğu İnce’ye devretmesi hem partinin, hem ülkenin önünü açacaktır.
Bu seçimin en önemli yanlarından biri, toplumsal tabanda barış ortamını yaratmış olmasıdır. Sözcü gazetesi yazarlarının HDP hakkında yazdığı yazılar, CHP ve HDP mitinglerine katılan binlerce insanının birbirine yaklaşımı bu konuda önemli göstergelerdir. Bu önemlidir, çünkü barışın egemen olduğu, silahların sustuğu bir Türkiye’de bu cephenin yüzde 50 oy potansiyeline sahip olduğu aşikardır.
Türkiye’nin Erdoğan-MHP İttifakı ile yaşayacağı önümüzdeki beş yıl, böyle bir işbirliğini muhtemelen kaçınılmaz hale getirecektir.
Ama bu iktidarla yaşanacak bir beş yıl gerçeği var. Cezaevinde yatan, yargılanan gazeteci dostlarımızı, işinden olan binlerce insanı, seküler ve muhalif kesim maruz kalacağı alaycı ve aşağılayıcı tavrı düşününce karamsar olmamak kolay değil.
Ama insanın işi umut ve mücadele etmektir. Teslim olmadan mücadele etmek ama bunu gerçekçi bir temelde yapmak gerekir. CHP’de bir değişim ve Kürt gerçeğinin kabulü bunun önşartıdır. Türkiye’nin demokratik ve seküler kesiminin ciddi bir potansiyeli vardır. AKP ile yaşanacak bu dönem bu şansı daha da artıracaktır.
Yenilgiyi ve nedenlerini kabul etmek ama öncelikle yerel seçimden başlayarak uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmak gerekir. Unutmayalım ki, sadece ölümün çaresi yok bu dünyada...
Yorum Yap