Erdoğan sultan olabilir ama artık huzur bulamaz

  • 15.05.2016 00:00

Muhalefeti, ekonomiyi, medyayı, yargıyı, üniversiteleri, partisini, şirketleri bire bir kontrol ediyor. Dışarıdan bakınca inanılmaz bir güç ama yakından bakınca kurumakta olan bir ağacı sakini. İçeriden ve hızla çürüyor Türkiye.

 

Erdoğan tek başına hakim olma hırsıyla bütün bir ülkeyi felakete sürüklüyor. Artık bir bisiklet binicisi o, duramaz. Sürekli pedal çevirmeli, yoksa düşer.

 

Bir yandan bakınca insan üstü bir güç ve hırs var ortada. Saray, uçaklar, İstanbul’daki saraylar, uçaklar, gemiler, damadını en kritik bakanlıklardan birinin başına geçirme falan yetmiyor. Herşeyin tüm kontrolu kendisinde olsun istiyor. Çabaladıkça, çırpındıkça kontrol alanı daralıyor.

 

Çünkü barış yerine savaşı, hukuk yerine kaosu, kural yerine kuralsızlığı seçti. Erdoğan döneminde Türkiye, can ve mal güvenliğinin sıfırlanmaya doğru gittiği bir ülke haline geldi. Arkasında bölgenin en büyük, dünyanın sayılı ordularından biri var ama dönüp Kilis’e bomba atan IŞİD’e müdahale edemiyor.

 

Avrupa Birliği’ne ‘‘Ya dediğimi yaparsın ya da bütün mültecileri sana yollarım’’ diye siyasi şantaj yapıyor ama istediği olmuyor. Rest çekiyor, ‘‘Siz yolunuza, biz yolumuza’’ diye atıp tutuyor ama ciddiye alan da çıkmıyor. Avrupa, koşullarını sonuna kadar dayatmada ısrarlı görünüyor.

 

Çevresinde sadece her türlü yalakalık kapısından dönmüş tipleri topluyor. ‘‘En büyük sensin. Ezer geçersin’’ nidalarıyla kendinden geçiyor ama karşısına ilk çıkan gerçek eleştiriyle dağılıveriyor.

 

Suriye politikalarının bedeli başta olmak üzere yaptıklarının bedelini ödüyor. Başta Kürt politikası olmak üzere her alanda dağılmış durumda. Öldürdüğü Kürtlerle övünüyor ama öldürülen asker ve şehitlere hiç değinmiyor.

 

Türkiye’nin büyük şehirleri canlı bombalarla, araç bombalarıyla Bağdat’a, Şam’a dönmüş durumda. Ülkenin Kürt coğrafyası askerler ve polislerin güvenle sokağa çıkabileceği bir coğrafya olmaktan çıkmış. Koca bir coğrafyayı tanklar, kalekollar, insansız hava araçları, binlerce asker ve polisle kontrol edebiliyor.

 

Kürt meselesi, ülkenin birliğini, geleceğini ve istikrarını belirleyecek bir sorun olarak ve daha da ağırlaşarak varlığını sürdürüyor. Çünkü şiddet politikası Erdoğan’a muhalefeti susturma, denetleme ve tek sesli bir ülke yaratma imkanı veriyor.

 

Kürt meselesinin çözümü yolunda sesini yükselten de, yükseltmeyip Saray’ın politikalarını eleştiren de ‘hain’ damgasını yiyiveriyor.

 

Kürt politikasındaki yanlışların sonuçlarının en açık göründüğü alan, insan hakları ve yargının bağımsızlığından sonra ekonomi oluyor. İnşaat sektörünün daralması, yeni kaynak arayışlarını zorluyor. İş Bankası denendi, şimdilik sonuç alınamadı. Belli ki, sırada OYAK var.

 

Demokratik değişim iddiasıyla iktidara gelen AKP, sivil darbe sonucu askeri vesayet ve ilişkilerinin tüm kurumlarını bir bir ele geçiriyor. Mehmet Emin Karamehmet, AKP’ye karşı askeri seçen bir adamdı, neredeyse dikili ağacı kalmadı. Bugün Turkcell’den Digiturk’e kadar sıfırdan kurduğu tüm şirketler AKP’nin, daha doğrusu Saray’ın kontrol ve denetiminde.

 

Paralel Yapı yalanı ile oluşturulan korku döneminde dershaneler, şirketler, madenler, üniversiteler de aynı akibete uğruyor. Yakında kayyım atılmamış şirket kalmayacak gibi görünüyor.

 

Önündeki engelleri bir bir temizleyen AKP, gözünü OYAK’a dikmiş görünüyor. OYAK’ın sivil ve asker yöneticileri birer ikişer istifa edip yerini AKP ekibine bırakıyor görünüyor. İş Bankası gibi, OYAK da AKP’nin bugüne kadar el uzatamadığı kurumlardan biriydi.

 

Askeri darbenin ürünü olan OYAK, demokratik ülkelerde eşine pek rastlanamayacak bir sanayi imparatorluğu. Askeri vesayet rejimi altında vergi muafiyetleri, özel koşullarla desteklenip geliştirilen bu kurum, tipik bir üçüncü dünya kurumu ülkesi. Mesela Mısır’da var böylesi bir ekonomik gücü askerlerin.

 

OYAK’ın şemsiyesi altında Renault otomobil fabrikası, Renault ve diğer markaların dağıtımın gerçekleştiren Mais, Oyak çimento fabrikaları, Erdemir, İsdemir, Oyak Beton, Aslan Beton, Oyak İnşaat gibi saymakla bitmeyecek şirketler var. Bildiğiniz bir imparatorluk.

 

Askeri rejimin kanatları arkasında geliştirilip güçlendirilen, denetlenemeyen, hesap sorulamayan bir yapılanma. Askeriye deyince de anlaşılması gereken subaylar elbette. Silahlı Kuvvetler’in ağırlıklı bölümünü oluşturan astsubayların adı yok bu şirkette.

 

Yıllar önce Özal’ın prensi olarak ünlenen Coşkun Ulusoy’un yıllardır yönettiği görevini bırakıp 30 bin çalışanına veda etti. Arkasından Yönetim Kurulu Başkanı Necati Özbahadır da görevini bıraktığını açıkladı. Özbahadır’ın yerine Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan Süleyman Savaş Erdem atandı.

 

Bu değişiklik, normal zamanda sivil yönetimin duruma hakim olması olarak nitelenebilirdi ama günümüz koşullarına ekonominin AKP’lileştirilmesi olarak görülmeli. Dışarıdan gelen kaynak azaldıkça, dağıtılacak kaynak kısıntıya uğradıkça, büyük bel bağlanan inşaat sektörü durgunluğa girince yeni kaynak arayışına girdiği anlaşılıyor.

 

Putin’in Rusya’da gerçekleştirdiğine benzer bir değişim yaşanıyor ekonomide. Şirketler, kurumlar hızla AKP’lileştiriliyor.  Durak yok yola devam.

 

Akın İpek’e, Boydaklara, Hizmet’e yakın insanlara yapılanlara sessiz kalan İstanbul burjuvazisi kendi mezarını kazıyor aslında. Sustukça sıra kendisine geliyor. Tutuklanan Kürtler, el konulan şirketler, ortadan kaldırılan hukuk ile birlikte Türkiye’nin fetret devri koyulaşıyor.

 

ERGUN BABAHAN / HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums