- 29.04.2016 00:00
En küçük bir farklı fikre tahammülleri yok. Düşünce ve ifade özgürlüğüne baskıda sınır tanımıyorlar. ''Durmak yok, yola devam'' sloganını sonuna kadar uyguluyorlar. Avrupa Birliği'nin hızla kuruluş felsefesinden uzaklaşması, içinde küçük diktatörlükler kurulmasına göz yumması da işlerini kolaylaştırıyor.
AKP'nin İslamcı-faşizm anlayışı, Avrupa Birliği'nin kurucu fikirlerinden uzaklaşması ve çıkarcı bir siyaset izlemeye başlamasına denk geldi. Gerek mülteciler, gerekse ekonomik çıkarlar Türkiye'de yaşanan kara koyu faşizmi laf ola beri gele kınamalarıyla geçiştirmelerine yol açıyor. Toplumsal muhalefet, Kürtler dışında dağınık, örgütsüz. HDP ile iş birliği yapsa ciddi bir demokrasi bloku izleyecek olan CHP'nin Kürt siyasetini dokunulmazlıklar da dahil olmak üzere, liderinin Genelkurmay'dan aldığı brifingler belirliyor.
Ülkenin Güneydoğusu'nda bırakın genel hukuku, savaş hukukunu bile çiğneyen gelişmeler yaşanıyor. Kürtler dışında kalan herkes bu gelişmeleri ya memnuniyetle ya da kibar bir sessizlikle izliyor, yok sayıyor. Bunda elbet kamuoyunun sağlıklı bilgi alamamasının da payı var. Şu anda bu politikaya uymayan bir avuç kanal var. AKP, RTÜK'teki gücünü kullanarak bu kanalları kapatmaya hazırlanıyor. Cumhuriyet gazetesinin, CHP milletvekili Barış Yarkadaş'a dayandırdığı habere göre, RTÜK aralarında İMC TV, Can Erzincan, Özgür Gün TV, Hayat TV, Jiyan TV, Van TV gibi kanalların bulunduğu yedi kanalı Türksat uydusundan atmaya hazırlanıyor. Bugün, Kanal Türk, Samanyolu gibi geniş yığınlara ulaşan, ratingi yüksek televizyon kanallarını karartmak, yok etmek yetmedi. Şimdi muhalefetin sesi olmaya çabalayan kanallar da küçük-büyük demeden susturuluyor. 'Söz'den korkuyorlar. Denetleyemedikleri fikirden korkuyorlar.
İMC gibi, Kürt sorununun çözümünde demokratik mücadeleyi öne çıkaran bir kanalın susturulması, HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, Kürtlerin her türlü hak talebinin yok sayılması, Kürtlere, özellikle de Kürt gençlerine sadece tek bir mesaj verecektir: Demokratik mücadeleden sonuç alamazsınız, silahlanın ve dağa çıkın.
Devletin yakıcı politikaları karşısında toplumun duyarsızlığını gören çaresiz Kürt gençleri arasında intikam duygusu yükselecek ve fedai olmak için gönüllü olan bu çocukların sayısı artacaktır.
Türkiye bugün enerjisinin önemli bölümünü kendi topraklarını bombalamak, askeri gücünü Kürt coğrafyasına yığmakla harcıyor. Artık uluslararası bir sorun haline gelmiş Kürt meselesini askeri yöntemlerle çözeceğine inanıyor.
Göremediği, sorunun PKK'dan ibaret olmadığı gerçeği. Bugün PKK'yı diyelim ki imha etse, lider kadrosunun tamamını öldürse, yerine bir başka örgütün geçebileceğini görmüyor. Bu politika ile de varlığını tehdit eden bir çizgiyi sürdürmekte ısrar ediyor.
Suriye ve Irak'ın daha uzun yıllar istikrara kavuşamayacağını göz önüne aldığınızda, sadece tank ve topla yok edilemeyecek bir şiddet dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu anlarsınız. Bu kör şiddet ve susturma politikasının en açık sonucu dün Bursa'da, yarın başka illerde patlayacak canlı bombalar olacaktır.
Türkiye'nin bu şiddet sarmalından kurtulmasının tek yolu, önce Suriye ardından da kendi sınırları içindeki Kürt politikasını radikal biçimde değiştirmesidir.
Ama bunun seslendirilmesine bile tahammülleri yok. Görünen o ki, Kürt politikası sivil otoritenin elinden çıkmış, tamamen Genelkurmay'ın yetki alanına bırakılmış. Elinde çekiç olan, her yerde çivi görürmüş; elinde silah olanın da herkesi terörist ve bölücü görmesi kaçınılmazdır. Bu resmen bir fetret devridir.
Yorum Yap