- 21.04.2016 00:00
İttihatçılarla kavgası, “Kızıl Sultan” diye anılmasına neden olan II. Abdülhamid muhafazakâr kesimin “Ulu Hakan” diye adlandırdığı tarihi bir şahsiyetti. Tüm muhafazakâr siyasetçiler ona özendi, onun yaptıklarını yapmaya çalıştı. Görünüşte Erdoğan da öyle yapıyor.
Ama aralarında uzlaşmaz farklılıklar var. Erdoğan'ın bir Abdülhamid olması mümkün değil. Geriye dönüp baktığımızda tek ortak yönlerinin otokrat kişilikleri olduğunu bile iddia edebiliriz.
Her şeyden önce yetiştirilme koşulları farklıydı. Abdülhamid Saray'da yetişmiş gerçek bir aristokrattı. Erdoğan ise Kasımpaşalı, aldığı eğitim bile tartışmalı bir isim. Abdülhamid opera ve tiyatroya düşkündü. Edebiyatı yerli-yabancı ayrımı yapmadan sever, yakından takip ederdi. Dindardı ama moderndi.
Aslında Abdülhamid ve Erdoğan arasındaki temel fark bence buradan kaynaklanıyor. Abdülhamid'in modernist İslamcı, Erdoğan'ın reformcu İslamcı olmasından kaynaklanan bir fark söz konusu burada.
Abdülhamid'in İslamcılığı, Genç Osmanlılara dayanıyor. Osmanlı'nın Avrupalı güçler karşısındaki çaresizliğine çözüm arayan Genç Osmanlılar, Avrupa'nın askeri tekniklerini, merkezi devlet modelini örnek almayı, ekonomiyi onların tarzında yeniden inşa etmeyi ve elitlerine modern bir eğitim vermeyi çözüm olarak görmüştü. İslam'ın değil ama Ortaçağ İslam anlayışının reddini içeren bir yaklaşımdı bu.
Abdülhamid bu geleneğin bir temsilcisiydi. Dindar ama moderndi. Hukuk, siyasal, güzel sanatlar fakültesi, kız öğretmen okulu onun döneminde açıldı. Modern Türkiye'yi oluşturacak kadrolar onun temelini atıp geliştirdiği kurumlarda yetişti. Akıl-felsefe ve seküler fikirler, onun getirdiği eğitim sistemi sayesinde Osmanlı eliti arasında kökleşti.
Avrupa'nın İslam karşısındaki üstünlüğüne karşı gelişen diğer hareket, reformcu çizgiydi. Aslında reformcu çizgi, Batı'nın İslam karşısındaki zaferinden önce ortaya çıkmış ve güçlenmişti. İslam'ın saf modeline dönüşü hedefliyordu. Ancak, reformcu çizginin modernci anlayışla iç içe geçtiği örnekler de söz konusuydu.
Erdoğan bu açıdan reformcu çizgiye inanan ama modernist anlayışın tonlarına da siyasetinde yer veren bir çizginin temsilcisi olarak nitelendirilebilir. Eğitime bakışı modernci olmaktan çok reformcu, özellikle kızların eğitimi konusunda… Bu kızların okuma yazma öğrenip Kur'an-ı Kerim'i hatmettikten sonra evlenip üç beş çocuk yapmasından yana görünüyor.
Bu yaklaşım, Anadolu eşrafının, çiftçisinin, büyük kentlerin bozucu etkisinden endişelenen muhafazakâr küçük burjuvazisinin inançlarına da uygun düşüyor ve oradan güç alıyor. Bu kanadı koruma ve sağlamlaştırma çabası artıyor.
Batı ile yaşanan sıkıntılar, çözümü daha çok İslam'da bulma çabasını güçlendirip modernist damarı zayıflatıyor. Bu gidişin sonu Vehhabilik benzeri bir anlayışın Anadolu'da ve büyük kentlerin varoşlarında giderek güçlenmesi olacaktır.
Abdülhamid de yola çıkarken hedeflediğinin dışında bir toplum gerçeğiyle karşılaşmıştı, Mustafa Kemal de… Erdoğan'ın da benzer bir süreçten geçmesi kaçınılmaz görülüyor ama yaşananların bedelinin ağır olacağı anlaşılıyor.
Yorum Yap