- 13.03.2016 00:00
Atlantik ötesinden gelen işaretler pek hayra alamet değil. Başkan Obama, The Atlantic dergisinin son sayısına bir değerlendirme yaptı. Obama'nın yaklaşık üç hafta içinde Washington'a gidecek Erdoğan için görüşleri çok olumlu değil:
“Obama, Erdoğan'ı başta Doğu-Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Henri Barkey, Obama'nın Erdoğan'ın yapacağı cami açılışına katılmayacağı düşüncesinde olduğunu belirtirken, İlhan Tanır Washington kulislerindeki havanın bu yönde olduğunu yazıyor. Türkiye'nin de üyesi olduğu NATO bir okulsa, (ya da harem) bu okulun başmüdürü Amerikan Başkanı'dır. Başmüdürün öğrencisine verdiği not, zayıf falan değil. Sıfırın altı. Amerikalı yetkililer Obama'nın bu görüşünün arkasında duruyor.
Obama, Erdoğan'ı uluslararası toplum nezdinde daha da zora sokacak bu değerlendirmeyi yaparken New York Times gazetesinde, Avrupa Birliği ile yapılan mülteci pazarlığı üzerinden Erdoğan'ı Libya'nın devrik diktatörü Kaddafi ile kıyaslayan bir haber çıkıyor.
Haberde, Kaddafi'nin Afrika'dan Avrupa'ya giden mülteciler için 2010 yılında yaptığı görüşme ve Libya liderinin Avrupa'dan mültecileri durdurmak için 5 milyar euro istemesi hatırlatılıyor. “Koyar otobüslere göndeririz” sözüne benzer bir tehdit savuruyor o gün Kaddafi: “Avrupa'ya gelmek isteyen milyonlar oldukça Avrupa artık Avrupa olmayabilir, hatta siyah olabilir.”
Demokratik Müslüman dünyanın liderliğinden Kaddafi ile mukayeseye uzanan bir çizgiye fiyasko demekte haksız mı Obama…
New York Times'ı kapatıp Washington Post'a geçtiğinizde Erdoğan hakkında bir başka zehir zemberek yazıyla karşılaşıyorsunuz. Hem de Washington'da sözü dinlenilir iki Türkiye uzmanı büyükelçi tarafından kaleme alınmış bir yazı.
İki Türkiye eski Büyükelçisi, Morton Abramowitz ve Eric Edelman'ın imzasını taşıyor yazı ve Washington diplomasisini bilen ve anlayanlar için Erdoğan'a çok sert uyarılar içeriyor. Washington'da rüzgârın çok sert bir şekilde değişmeye başladığını gösteriyor. Şu giriş bile yazının tonunu anlamaya yeter:
“Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği altında hızla otoriteryen ve istikrarsız bir rejime kaydı. Son olarak hükümetin, aralarında en çok satan gazetenin de olduğu en önemli muhalif gazetesinin de olduğu medya grubuna el koyması, Erdoğan'ın ülkesinin potansiyeline nasıl ihanet ettiğinin son göstergesi oldu.”
Beyaz Saray, Savunma Bakanlığı, Pentagon, düşünce kuruluşları, üniversiteler, gazete ve televizyonlar… Amerikan dış politikasını biçimleyip belirlemeye katkıda bulunun tüm kişi ve kurumlar, Erdoğan karşıtı tavrını gayet net bir biçimde ortaya koydu. Bir tek Dışişleri Bakanlığı durumu idare ediyor görüntüsünde ama onun da sözcülerinin tutumu gayet net.
Tablo ortada: Söylenenin aksine Türkiye, Amerika'ya bağımlı bir bağımsız ülkedir. Oradan gelen işaretleri doğru okuyup gereğini yapmamanın bedeli ağır olur. Hızla oraya doğru gidiyoruz.
Yorum Yap