Nazlı Ilıcak, dünkü yazısında Fehmi Koru’nun Habertürk’ten ayrılmasına ilişkin önemli bir iddiayı dile getirdi: 17 Aralık Yolsuzluk Skandalı’nın patlamasının ardından Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül tarafından Fethullah Gülen’e Fehmi Koru aracılığıyla gönderilen mektup…

Ilıcak, Hüseyin Gülerce’nin gündeme getirdiği iddiaya karşılık Koru’nun şu cevabı yazmış olduğunu hatırlatıyor: 

“18 Aralık’ta Gül ile görüştüm, benim Pensilvanya’ya gitmem düşüncesi o görüşmede oluştu. Ardından 19 Aralık’ta dönemin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan ile buluştum. Görüşmeler sırasında konunun aciliyeti sebebiyle devletin uçağının tahsisi teklif edildi; reddettim.”

Şimdi dört bakanı ilgilendiren bir yolsuzluk operasyonu yapılmış, dönemin Cumhurbaşkanı Gül, Başbakanı Erdoğan, polis ve savcılardan işin sonuna kadar gitmelerini isteyeceklerine Fethullah Gülen’e mektup gönderme yolunu seçiyor.

Neden? 

Operasyonu yapan polis ve savcıların Gülen’in denetiminde olduğunu düşünüyor, hatta buna inanıyor ve operasyonların devamı gelmesin, hatta mümkünse durdurulsun ricasında bulunmak için. 

Türkiye’nin çivisinin çıktığı tarih işte buydu. Yolsuzluk iddialarının ortada uçuştuğu, tapelerin internete düştüğü bu dönem, aslında ülkenin karanlık bir yola girişinin başlangıcı oldu. 

Oy tabanı ne olursa olsun, her iktidar, devletin temel kurumlarıyla uzlaşmak, en azından bütün ipleri ele geçirene kadar onlarla iyi geçinmek zorundadır. O dönem, yargı ve polisin kontrolünü kaybettiğini düşünenAKP ve Erdoğan, askerle ittifakı seçti.

Bunun üzerine Suriye’deki iç savaşın hesaplarına uygun gitmemesi, destekledikleri radikal İslamcı unsurların Batı’nın tepkisini çekmesi ve Kürtlerin tarih sahnesine çıkması, çarşıyı iyice karıştırdı. 

Barış görüşmeleri, Erdoğan “Bize ne Kobane’den” dediği gün bitmişti aslında. Türkmenler için her fırsatta konuşan Erdoğan ve ekibi, Kürtlerin akrabalarının yaşadığı bölgeye karşı hasmane bir tutum içinde olduklarını, Kürtlerin buradan temizlenmesini memnuniyetle karşılayacaklarını açıkça dile getirmişti. 

Yolsuzluk kıskacından kurtulmak için Ergenekon unsurlarıyla işbirliği de bu dönem ortaya çıktı. Yargı ve bürokraside yetişmiş eleman sıkıntısı olan AKP, Ergenekoncu kadrolarla ittifak yolunu seçti. İşleri bitince devreden çıkarmayı düşündükleri bir anlaşma bu. 

Ama bu ittifak da Türkiye’de barış ortamının sona ermesi ve çatışma döneminin başlaması yolunda tetikleyici bir unsur oldu. Bu ittifakın ilk meyvesini bölgedeki faili meçhul cinayetlerin sorumluları hakkında açılan davaların birer ikişer kapatılması oldu. 

Kürtlerin politik bir organize güç olarak ortaya çıkmasının ardından IŞİD’in taşeronluğunda gerçekleştirilen bombalı saldırılar, HDP binalarının yakılıp yıkılması, kolay kapanmayacak bir çatışma döneminin açılmasının ilanı oldu. 

Yaşadıklarımız gösteriyor ki, bunlar daha iyi günlerimiz. Daha da kötüsünün geleceği kesin. Ödenecek bedel ağır.