- 3.02.2016 00:00
Erdoğan’ın Suudi Arabistan dönüşü havaalanında düzenlediği basın toplantısında üniter başkanlık sistemine Hitler Almanyası’nı örnek vermesi, bir dil sürçmesi değil. Hesaplı kitaplı stratejinin bir parçası. Zihnindeki sistemi ortaya koyması açısından çarpıcı, Türkiye’nin geleceği açısından ise ürkütücü.
Ancak AKP’nin üçüncü döneminden itibaren izlediği politikaların 1930’lar Almanyası ile benzerlik gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Nasyonel Sosyalizm’in ideoloğu Carl Schmitt’ten esinlendiği ortada olan ‘düşman’ anlayışına dayalı iç politika, Goebbels’ten etkilendiği aşikâr yalan üzerine kurulu propaganda ve medya tekeli bu rol modelin uygulamaları olarak değerlendirilebilir.
İçeride ve dışarıda sürekli düşman yaratan, ‘üst-akıl’ ve ‘siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz’ sözleriyle İsrail karşıtı karakterini açıkça ortaya koyan bir söylemin sonunda Hitler benzeri siyasi bir sistemle taçlandırılması kaçınılmaz görünüyor. MHP’nin de Hitler’inki gibi üniter anlayışa dayanan, Kürtleri dışlayan bir modele söyleyecek bir sözü olmaz herhalde.
Peki, Hitler’in modeli nasıl bir şeydi? Bir gazete köşesine sığacak kısa özeti şöyle:
30 Ocak 1933’te Ordu ve Muhafazakarlar tarafından desteklenen Cumhurbaşkanı Hindenburg, Hitler’i başbakan olarak atadı, ancak Nazi Partisi’nin Alman Meclisi Reichstag’ta çoğunluğu yoktu. Meclis bir ayak bağıydı ve sıkıntı kaynağıydı. Hitler başbakan olduktan yaklaşık bir ay sonra, 27 Şubat 1933 gecesi, Başbakan Yardımcısı von Papen, Cumhurbaşkanı von Hindenburg’u ünlü Herrenklub’ta ağırlar. Başbakan Hitler, Goebbels’in evinde yemek yerken Reichstag’da yangın çıkar.
Bu Almanya tarihinde bir kırılma noktasıydı. Hitler, talep ettiği tüm güçleri 27 Mart 1933’te elde etti. Almancası Gesetz zur Behebung der Not von Volk und Reich olan Enabling Act, Weimar Anayasası’nda Hitler’in istediği değişikliği sağladı.
Buna göre, Bakanlar Kurulu, daha doğrusu Hitler, Meclis’in katılımı ve katkısı olmadan istediği yasaları çıkarabilecekti. Hitler, yasanın kendisine tanıdığı yetkiyle tüm sivil özgürlükleri askıya aldı. Yasa, Bakanlar Kurulu’nun çıkaracağı kanunların Başbakan tarafından kaleme alınacağını ve anayasadan sapma gösterebileceğini belirtiyordu.
Almanya aradığı istikrara kavuşmuştu. Sonu çok kanlı ve acıklı biten bir istikrar dönemiydi.
Erdoğan’ın örnek verdiği Hitler Almanyası ile AKP’nin başkanlık sistemi öngören anayasa değişikliği teklifinde açık benzerlik var zaten. Bakın, AKP’nin Başkan’a tanıdığı kararname çıkarma yetkisi ne öneriyor:
“Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarılabilmesi için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.”
Kürtlerle savaş muhafazakârmilliyetçi tabanın güvenlik ve istikrar arayışını güçlendireceğine, CHP hâlâ AKP ile demokratik bir anayasa yapılabileceğine inandığı için bu değişikliğin gelmesi kaçınılmaz görünüyor. Daha güçlü bir istikrar dönemine hazır olun.
(Kaynak: The Rise and Fall of Third Reich, William Shirer)
Yorum Yap