- 17.10.2015 00:00
KCK, tek taraflı bir kararla 1 Kasım seçimlerine kadar çatışmasızlık kararı aldı. Bu kararın alınmasında yurt içi ve dışından gelen taleplerin etkili olduğu belirtiliyor. Kararın alınmasından itibaren PKK, güvenlik güçlerine yönelik saldırılarını durdurdu.
AKP hükümeti ise kararı tanımadı ve PKK’ya yönelik operasyonları şiddetlendirerek sürdürüyor. İşin garip yanı, bu operasyonlar Kürt halkının sinir uçlarına dokunacak şekilde, sadece askeri hedeflerle sınırlandırılmıyor, mezarlar bile bombalanıyor.
Öldürdükleri gerillanın cesedini sokaklarda sürdüren zihniyet, Kürtlerin mezarlarını bombalayarak halkı resmen isyana teşvik ediyor. Bırakın insan hakları ve savaş hukukunu, İslam’ın ölüye saygı talep eden kurallarına bile aykırı bu tutum.
Bununla da kalmıyor, bölge halkının oylarıyla işbaşına gelmiş yerel yöneticileri görevden alıyor, tutukluyor, baskı yapıyor. Mesaj açık: HDP’ye destek olduğunuz sürece size yaşam hakkı tanımam.
1 Kasım seçimi öncesi Kürtleri yıldırmaya çalışan AKP’nin bu tavrının başarılı olma şansı yok gibi çünkü Kürt siyasi hareketi, hala sandığın gücüne inanıyor ve bu seçimde savaş zihniyetinin yenileceğini ümit ediyor.
KÜRTLER DAHA UMUTLU
Ankara bombası, Avrupa’da büyük bir umutsuzluk yaratmış. Avrupa’da yaşayan seçmenin sandığa güveni azalmış. Bir milyondan fazla seçmenin olduğu Avrupa’da dün itibariyle oy kullanan seçmen sayısı 120 bin civarındaydı.
Sandığa soğukluğun AKP tabanında daha fazla olduğu anlaşılıyor. Benzer bir tepki Türkiye’de de görülürse, kamuoyu araştırmaları bu kez ciddi bir şekilde yanılabilir.
Ankara bombasıyla moralleri bozulan Avrupa Kürtlerini Suriye’deki gelişmeler umutlandırmış. Amerika ve Rusya’nın PYD’ye açık desteği, Kürtlerin bu destekle Rakka’ya düzenleyeceği harekat ve Ceraplus’un IŞİD’den alınması beklentisi var.
Kürtler, Amerika’nın silah ve hava desteğiyle IŞİD’e Suriye’de ölümcül bir darbe indirmeye hazırlanırken AKP kadroları ve Başbakan, bizim Ankara bombasının IŞİD-PKK işbirliğinin sonucu olduğuna iknaya çalışıyor.
YOLSUZLUKLARIN HESABI
Aklın, mantığın devreden çıktığı, sorumluluğu üzerinden atmak için her türlü zırvanın seslendirildiği bir dönem bu.
Suriye’deki gelişmelerden endişeye kapılan bir kısım devlet aklının, Kürt sorununu savaş ve şiddetle çözmekten yana olduğu görülüyor. 1 Kasım seçim sonrası bu eğilimin sürmesi, savaşın daha da şiddetlenmesi ve tüm ülkeye yayılmasından başka bir sonuç vermeyecektir.
Arkasında halk desteği olan ve gerilla savaşı yürüten bir gücü silahla yenmenin mümkün olmadığını emekli generallerin söylemleri kadar dünya örneklerinden de görüyoruz.
Türkiye’nin birlik ve beraberliği barıştan, müzakereden, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasından geçiyor. AKP yolsuzlukların hesabını vermeme ve keyfi iktidarını sürdürme umudunu savaşa bağlamış görünüyor. Bedelinin ağır olacağını hep birlikte göreceğiz.
Yorum Yap