- 27.05.2015 00:00
AKP’nin yaptırdığı anketlerde bile tek başına iktidarın tehlikede olduğu ortada. Onca manipülasyon, medyaya hakimiyet, şantaj ve tehdide rağmen iktidar partisi oylarında önemli bir düşüş var. Kurallara saygılı, etik değerlere önem veren bir ülkeye göre, olması gereken yerde değil ama yine de düşüyor.
Oyunu bozan HDP oldu. HDP, duruşu, söylemleri, yönetim kadrosuyla AKP’nin dengesini bozmakla kalmadı, tek başına iktidar hayalinin karşısına Çin Seddi gibi dikildi.
Tarafsız anketler HDP’yi yüzde 11 bandında gösteriyor ama ‘utangaç’ HDP’lilerle bu rakamın daha yukarıya çıkması mümkün.
Bu durumda karşımızda uzun bir aradan sonra koalisyon ihtimali yeniden çıkıyor. Tek partinin güçlü bir şekilde iktidarının Türkiye’de demokrasiyi tehlikeli bir mecraya soktuğunu yakın geçmişte olduğu gibi, AKP deneyimi ile de gördük. O yüzden koalisyona kötü demek yanlış.
AKP’nin bugün övündüğü reformların temelinin ANAP-DSP-MHP koalisyonları döneminde atıldığını da unutmamak lazım.
KEMAL DERVİŞ'İN VARLIĞI...
AKP’nin birinci çıkacağı bir senaryoda hükümeti kurma görevi eğer liderliğini koruyabilirse Ahmet Davutoğlu’na verilecek. Davutoğlu’nun koalisyon için ilk tercihi MHP olabilir. Ancak Washington’da uzun zamandır pişirilmeye çalışılan bir yemek var; AKP-CHP koalisyonu.
Amerika, her ülke siyasetini istediği gibi yönlendirdiği güçlü günlerinden uzakta. Fakat,Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak Batı ittifakı içinde yola devam etmesini isteyenler, bu koalisyona destek veriyor.
Onlara göre, AKP’nin Kürt Sorunu’nu tek başına çözmesi mümkün değil. Kurucu parti CHP devreye girmeden bu sorunun üstesinden gelinmesi imkansıza yakın. O yüzden, CHP’nin içinde yer alacağı bir koalisyonun, AKP’nin tecrübesi sayesinde bu meseleyi halledebileceği kanaati hakim.
Ayrıca ekonominin patinaj yapmaya başladığı, Ali Babacan’ın Erdoğan’ın müdahaleleriyle çaresiz kaldığı bir tabloda Kemal Derviş’in varlığı Batılı yatırımcıları rahatlatıp para akışını yeniden başlatabilir.
KORKUTMADAN DÖNÜŞÜM...
Turgut Özal’ın ölümünden beri Amerikan yönetimi muhafazakar tabanla olduğu kadar Batılı değerlerle de barışık olacak bir lider hayalini kurdu. Erdoğan’ın kişiliğinde bunu bulduğuna inandı ama gelişmeler bu inancın doğru olmadığını gösterdi.
Bugün gelinen noktada Türkiye hem mezhep savaşlarının göbeğinde kalmış bir ülke, hem de Kürt Sorunu bulunuyor. Batı İttifakı’ndan kopup tehlikeli sulara savrulma riski giderek artan bir durumda.
Doğan Grubu’nu bırakmış New York Times’a fırça atan bir Cumhurbaşkanı ile Türkiye’nin gidebileceği yön çok açık görülüyor. Türkiye konumu itibariyle önemli bir ülke, Batı açısından kritik bir değeri var.
O yüzden ülkenin, muhafazakarları küstürmeden, korkutmadan reform yoluna dönmesi önem taşıyor.
Gönülde olan her zaman gerçek olmuyor. Erdoğan etkili bir figür olarak kendisini tasfiye olarak gördüğü her hamleyi bertaraf etme gücüne sahip. Neler olacak, yaşayıp göreceğiz.
Yorum Yap