1 Mayıs’ta yine Taksim Meydanı emekçilere, demokratlara, muhaliflere kapalı. Dün akşam üzeri kitapçıya gitmek üzere geçtiğim New York’un ünlü Union Square’i Baltimore’daki polis şiddetini protesto edenler tarafından doldurulmuştu.

Kentin en cıvıltılı meydanlarından biriydi ama kimse gösteri hakkını kısıtlamayı, göstericileri New York’un kenar mahallelerine atmayı düşünmemişti. Düşünemezdi de, hukukun işlediği ülkelerde, protesto ve gösteri hakkı demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Muammer Güler İstanbul Valisi, Celalettin Cerrah İstanbul Emniyet Müdürü iken SABAH, TMSF’nin yönetimindeydi. Polis, göstericilere aşırı biber gazı kullandığı için manşeti “Gazcı Kardeşler” diye atmıştım. Ardından AKP’ye kapatma davası açıldı ve bu dava sürerken Can Paker’in evinde buluştuğumuz dönemin Başbakanı Erdoğan’ın bana ilk sözlerinden biri o manşet için sitem oldu.

SULTAN FİKİR DEĞİŞTİRİNCE...

Sonra rüzgar değişti ve 1 Mayıs emekçilere açıldı, şimdinin Havuz Medyası bu kararı demokrasinin zaferi, yasakların sonu olarak alkışladı. Sultan yine karar değiştirince, aynı medya Taksim’e çıkmak isteyenleri terörist ilan etti.

Taksim; bu ülke emekçilerinin uğruna kanlı bedeller ödedikleri, can verdikleri bir meydandır. Sizin keyfinize uyup “çık” dediğinizde meydana çıkıp “hayır” dediğinizde kös kös Yenikapı’ya gitmeyeceklerdir elbette.

Kürt meselesinden Alevi Sorunu’na kadar her alanda Sultan’ın keyfine göre pozisyonlar alanlar, dün söylediklerini bugün yutanlar elbette bunu anlayamazlar.

Taksim’e bakınca Gezi Parkı’nın yerine alışveriş merkezi ve otel görenler, meydanı yıllardır bugün içinde bulunduğu rezil halde bırakanlar, Taksim’i bir rant alanına dönüştürme niyetinden vazgeçmiş değiller.

Seçimden sonra Gezi Parkı’nın yerine yapılacak AVM’nin inşaatına başlanacağı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin o nedenle bu beton yığınını olduğu gibi bıraktığı biliniyor.

TAKSİM'DE OLAĞANÜSTÜ HAL!

Atatürk Kültür Merkezi’ni adında Atatürk olduğu için yıkmakta kararlı görünen bu zihniyet, Taksim Meydanı’nı da rant kapısı gördüğü için işçilere kapatıyor, bu amaçla şehrin bu kesiminde ismi konulmamış bir olağanüstü hal ilan ediyor.

Göstericilerle polis arasında çıkacak bir çatışmanın seçimde AKP’ye yarayacağı, muhafazakar ve milliyetçilerin aklına başına getirmeye yarayacağı düşünülüyor. Bu da işe yaramazsa, elbette torbada Suriye’ye karadan askeri bir müdahale var.

Bir ülkenin tarihini sadece sizin geleneğinizden, geleceğini de şahsi ikbalinizden ibaret düşünürseniz yasak ardına yasak getirmeniz ve ülkeyi felakete sürükleyecek maceralara atılmanız kaçınılmaz hale gelir.

Söylemi, beyannamesi ve adaylarıyla Türkiye partisi haline gelmiş bir partiyi teröristlerin destekçisi olarak gösteren, yıllardır sürdürdükleri müzakereleri inkar eden bir anlayış, ülkeyi bir ve bütün tutamaz.

Yasaksız, hukuka saygılı, her inanca ve yaşam biçimine saygılı bir Türkiye kurmak elbette mümkün. Onların korktuğu Türkiye de bu. Onun için 7 Haziran kader seçimi.