- 26.03.2015 00:00
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasında başlayan “Kürt Sorunu” tartışması, arkasından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in katılmasıyla büyük bir yolsuzluk skandalının ortaya dökülmesine yol açtı.
Bu kavga AKP’nin akçeli işlere bulaşan ve bulaşmayan kesimleri kadar, eğitimli, demokrat, Batı’ya daha açık kesimi ile lümpen, her şeyde rant gören kesimi arasında bir kavga.
Erdoğan siyasi yaşamında bir tek merhum Necmettin Erbakan’ın siyaset yapma yöntemini gördü. Erbakan da sonuç itibariyle her şeyi kendi başına yöneten, işine gelmeyen her konunun arkasında Amerikan veya Yahudi komplosu gören, farklı fikirlerin yeşermesine izin vermeyen ve ümmetin parasını toplama ve harcama yetkisini kendisinde gören bir liderdi.
ERBAKAN DÖNEMİNE DÖNÜŞ
Akademik kariyer yapmış, İslam Kalkınma Bankası’nda çalışmış, 10 yıl Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil etmiş Abdullah Gül veya Türkiye’deki başarılı eğitiminin ardından Amerika’da ekonomi eğitimi almış Ali Babacan’dan birebir bu çizginin temsilcisi olması beklenemez.
Erdoğan, Milli Görüş ideolojisi adı altında kişisel ikbalini koruma gayesi güderken, Batı ile barışık kesimler eğitimden ekonomiye, hukuktan insan haklarına daha Batılı bir yönetim tarzı hedefliyor.
Refah Partisi döneminde Erbakan’a bayrak açanların amacı bir diktatoryal yönetimi bir başkasıyla değiştirmek değildi elbette. Erdoğan’ın, Gül’ün Çankaya’ya çıkmasının ardından kişisel yönetimini giderek güçlendirmesi Erbakan dönemine dönüşün yolunu açtı.
Erdoğan sadece parti içi yönetim konusundaki tavrını değil, Hoca’nın tüm özelliklerini benimsedi. 17-25 Aralık’ta patlayan yolsuzluk skandalları, AKP’ye yakın İslam alimlerinden alınan fetvalarla meşrulaştırıldı.
Ama dikiş kopmaya başlamıştı…
Bugün gelinen noktada Melih Gökçek’in çıkıp “Başbakan’dan emir aldım, susuyorum. Emir demiri keser” demesi, AKP içinde giderek yükselen mutsuzluk ve huzursuzluğu örtmez, sadece erteler.
LASTİK ARTIK PATLAMIŞTIR
AKP’yi yakından izleyen, siyasetçilerle akraba kadar yakın gazeteciler, geçmişteki örneklere bakarak lastiğin patladığını net bir şekilde görüyor. Ayrıca kavganın Arınç ile Erdoğan arasında olmadığını, yolsuzluk soruşturmasından siyasi etik yasasına kadar her konuda Saray’dan farklı bir tavır alan Davutoğlu ile Erdoğan arasında olduğunu görüyor, biliyor.
Ankara’yı izleyen herkes, Davutoğlu’nun yanına bakanları alarak açıkladığı ekonomik paketlerin komedi paketi gibi değerlendirildiğini, Saray’ın bu açıklamaları kaale bile almadığını biliyor.
Biat kültürü içinde yetişmiş olsalar, koltuğu kaybetme korkusunu her an hissedip yaşasalar bile, sonuçta bu insanların da sabrının bir noktası var. Erdoğan ve arkadaşlarının Erbakan’ın baskısından bunalması gibi, Saray’ın baskısından bunalmış durumdalar. Emir neyi keserse kessin, bu gemi su almaya başladı.
Yorum Yap